30 Haziran 2011 Perşembe

Kocamdan seçmeler

Kocam uzun zamandır kendi bloguyla ilgilenmiyor. Madem öyle diyerek ben de onun özlü bir sözünü kendi bloguma taşıyorum.

Mekan: Şu anda oturma odası ama çok kısa bir süre sonra bebek odası olacak olan oda.
Bebekler yere serdiğim çift battaniye + bir yorgan üzerinde, kenarlara koyulan yastıklar ve araya konulan ancak pek işe yaramayan barikatın varlığında debelenmekte, emekleyerek oradan oraya geçmekte, kah barikatı aşmakta kah kenarlardan taşmaktadırlar.

Bu manzarayı gören koca der ki:

"Etraf vıgır vıgır çocuk kaynıyor".

:)

29 Haziran 2011 Çarşamba

Tükürdüğünü yalamak

Daha önce pek çok kez 118'li reklamlara olan nefretimi dile getirmiştim. Özellikle 118 80'in gıcık tiplerine ve reklamlarına tahammül edemiyordum. Ancak ne zaman o gummy bear funny bear denen yaratık çıkmaya başladı, reklamları hasretle bekler oldum. Neden mi? Tabii ki bebeklerim yüzünden. O reklama bayılıyorlar. Sesi duyduklarında ne yaparlarsa yapsınlar durup arkaları bile dönükse dönüp televizyona bakıyorlar. İnternette orijinal funnybear klibini bulduk ama ilgilenmediler, varsa yoksa o reklam.

Böylece tükürdüğümü yalamış oldum. Ama anlamadığım birşey var, neden bir şirket bebekleri hedeflesin? "Anneciğim, 118 80'i ara" diyecek halleri yok ki, daha anne baba bile diyemiyorlar :)

28 Haziran 2011 Salı

Uyku hallerimiz

Daha küçükken aman yüzüstü dönmesinler, nefesleri kesilmesin, aman yan yatsınlar ki yediklerini kusarlarsa boğulmasınlar derdik. Bir de şimdi bakın nasıl yatıyorlar.

Kızım:
Oğlum:

Ayrıca garip huylar edindiler artık. Kızım mesela, elinde tülbent olmadan uyumuyor. Her yere elinde mendiliyle gittiği için kocamla Mustafa Keser diyoruz ona :)

Oğlum ise eline geçen herhangi bir şeyle ya kendisini boğmaya ya da ce-e oynamaya çalışıyor. Park yatağında kenardaki kafasını çarpmamaları için koyduğumuz elyaf dolu kenarlığın arkasına geçmiş ya da battaniyelerle yüzünü örtmüş halde buluyoruz çoğu zaman. Bu yatağındaki hali.
Bu da artık kendilerini bağlasak bile oradan oraya atmaya çalışarak yüreklerimizi ağzımıza getirdikleri için kulanmadığımı ana kucağında ce-e oynarkenki hali:





Ce -





eeeeeee





Her anları şaşırtıcı, her anları güzel :)





(İtiraf edeyim hala nefes alıp almadıklarını kontrol ediyorum. Böyle yatan bebekleriniz varsa isterseniz etmeyin :)) )

27 Haziran 2011 Pazartesi

İşbölümü

Bebeklerimin arasında bir işbölümü anlaşması var sanıyorum bizden gizli yaptıkları. Gelişme aşamalarına bakıyorum da, kızım yüzükoyun yatarken başını kaldırmaya başladığında oğlum konuşur gibi birşeyler söylemeye başlamıştı. Kızım yattığı yerde sağa sola dönerken oğlum kollarından tutup yere bastırdığımızda adım atar gibi hafif sıçramaya başlamıştı (sonradan kızım da katıldı ama hoppalada hoplama zıplama açısından oğlum hep daha hareketliydi, kızım balerin gibi parmakucunda dönüp dururdu). Şimdi de kızım ikinci alt dişini de çıkarmışken oğlum emeklemeye çalışır gibi bacaklarının - dizlerinin üzerinde yaylanmaya, bugünlerde de kendi başına ayakta durmaya çalışmaya başladı (park yatağını hemen alt konuma indirdik elbette).


Tüm ikizlerde böyle mi bilmiyorum ama bizimkiler net bir işbölümü yapmış gibi görünüyor. Kızım 24 Mayıs'ta çıkardı ilk dişini, bakalım oğlumun dişi ne zaman çıkacak.

25 Haziran 2011 Cumartesi

Yazmadıkça birikiyor

Uzun süredir düzenli yazamadım bloguma. Bu arada bir sürü şey oldu bitti. Zamanla unutuluyor olanlar, o yüzden mutlaka yazmam lazım. Sırayla, kısa kısa da olsa yazmaya çalışacağım bundan sonra. Ama şimdi değil, biraz yorgunum, önce depolarımı doldurmam lazım.

Yakında...

24 Haziran 2011 Cuma

Annelik

Uzun zaman önce ne zaman anne olunur diye bir yazı yazmıştım. Artık anne olduğuma göre bilirim herhalde diye tekrar okudum taaa 2009 Ocağında yazdığım bu yazıyı. Nereden aklına düştü bu, zaten anne oldun ya diyeceksiniz belki. Düştü işte.

Bebeklerimi doğdukları anda kısacık bir süreyle görmüştüm ben. Annenin emzirmesi için göğsüme koyulmadılar, doğumhaneye fotoğraf makinesi bile sokamadım, o ilk temastan mahrum kaldım. Alıp küvöze koydular. Sonrasında ilk gün kalkamadığım için göremedim onları. 2. günün akşamında camın arkasından yarım saat süreyle görebildim ancak. Asıl buluşmamız 2 gün sonra emzirme periyotlarında olmuştu. Sırayla vermişlerdir bebeklerimi bana. Önce oğlumu, sonra da kızımı. (Bebeklerimden uzak kaldım ama bu sayede iyi bakıldıkları için sarılık olmadı bebeklerim, hastane uygulamasından genel olarak memnunum yani, bir debebeklerim doğumda kucağıma verilseydi keşke, neyse).

Oğlumu kucağıma ilk verdiklerinde hüngür hüngür ağlamıştım. O zaman mı anne oldum ben acaba? Yoksa bebeklerimle evde doya doya vakit geçirmeye başladığımda mı? Bebeklerimi çok çok seviyorum ama bazı anneler gibi "aman içime sokayım, kurban olayım size" tarzı bir anne değilim. Ne bileyim, belki normal doğum yapıp saatlerce sancı çekseydim, sezaryendeki gibi kolay kavuşmasaydım olur muydum? Dedim ya bilmiyorum. Bebeklerim büyüyüp paylaştığımız şeyler arttıkça onlara olan sevgim de artıyor bu bir gerçek. Anne olduğumun pek çok göstergesi var, mesela en basiti bebeklerimin altını açtığımda "burası ne biçim kokmuş" dendiğinde "ne kokusu" diyebiliyorsam anneyim demektir. Ama hala ne zaman anne olunur bilmiyorum.

19 Haziran 2011 Pazar

Bu bir ilk

Bu benim için bir ilk. Hastanede yattığım, bebeklerimin yanıma verilmeyip küvözde kaldığı o 2-3 günü saymazsak eğer bebeklerimden ilk defa gece vakti ayrı kalıyorum. Sabah erkenden Ankara'da bir işim olduğu ve sabah ilk trene binsem bile yetişememe ihtimalim olduğu için bu akşamdan gelmek zorunda kaldım. Babalarına ve babaannelerine emanet ettim onları. Çok iyi bakacaklarını biliyorum, o yüzden içim rahat. Ama şimdiden özledim bebeklerimi. Ankara'da en son yalnız kaldığımda bebeklerim de karnımdaydı, şimdi uzaktalar. Kocam telefondan gösterdi az önce, ikisi de mışıl mışıl uyuyordu. Yarın işimi bitirip yanlarına döneceğim, ayrılığımız çok uzun sürmeyecek ama yine de bebeklerimi görünce gözlerimden akmaya başlayan yaşlara engel olamıyorum.

16 Haziran 2011 Perşembe

Çok ara verdim, geleceğim

Ha şimdi ha sonra derken bir türlü olmadı, yaşananlar, yazılacaklar biriktikçe birikti. Bir an önce kafamdakileri düzene koyup yazmalıyım. Tabii kucağımdaki minik prenses kah mouse'u kah bilgisayarın köşesini çekiştirmeyi bırakırsa. Minik prensim de farklı değil ya, en iyisi bebeklerim uyuyunca geleyim ben :)

7 Haziran 2011 Salı

Şaşkınlık içindeyim

Bebeklerimin ikisi de uyuyorlar. İkiz annelerinin özlemle bekledikleri şeylerden biri bu. Ama çok şaşkınım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Biraz ders mi çalışayım, ütü mü yapayım, cam mı sileyim, ne zamandır okumadığım dergileri mi okuyayım, televizyon mu seyredeyim, internete mi bakayım, yoksa uyuyayım mı?

Muhtemelen ben karar verene kadar birisi ya da ikisi birden uyanmış olacak :)

1 Haziran 2011 Çarşamba

Yeni yaşım

Bugün benim yaşgünüm. İlk defa bebeklerimle birlikte kutlayacağım yaşgünümü. Bu keyfi Şubat ayında kocam yaşamıştı, şimdi de bana kısmet oldu. Bebeklerim henüz anlamıyorlar elbette ama herhalde uyanınca annelerinin yanağını yalarlar. İlk kutlama her zamanki gibi kocamın mesajıyla oldu. Hafta içi Ankara'da olduğum günlerden kalan bir alışkanlıkla kocam gece 12 olunca ilk kutlama mesajını yollayan olur. Bu sefer birlikte olsak da adeti bozmadı, 00:00'da yolladı mesajımı. Bir ara uyuyakalmışım, uyanır uyanmaz kalkıp mesajıma baktım zaten ben de, yollamasa üzülecektim :)