30 Kasım 2013 Cumartesi

41 yılda 1!

2 gün önce hayatımda ilk defa kan verdim. Fakülte'de Kızılay'ın 2 gün süren kan bağışı kampanyası vardı. İlk gün bilgilendirme konferansı da oldu ancak o gün fakülteye gidemedim. 2. gününde ise fakülteye girer girmez hemen yanlarına gidip kan bağışlamak istediğimi söyledim. Form doldurdum, muayene oldum (tansiyon, hemoglobin ölçümü yapıyorlar), bir hekimle detaylı görüşme yaptıktan sonra ancak uygun bulunursanız kanı alıyorlar. Maalesef öğrencilere örnek olması gereken hocaların katılımı çok ama çok düşüktü. Kimi ikna etmeye çalışsam herkesin bir bahanesi vardı. Ya kan değerleri düşüktü, ya ilaç kullanıyordu ya da hastaydı. Bir arkadaşım gelmeye niyetlendi ama sonradan biraz gerildiği için vazgeçti. Aslında iyi de olmuş çünkü normalde kan verirken bile damarlarını bir türlü bulamazlar, hep elinin üstünden alırlar. Zaten olmazdı onun işi.

Açlık durumumu sorup iki çokoprens yedirip bir soda içirdiler. Sonra kan vermeye geçtik. Verirken görevli arkadaşla sohbet edip bir sürü şey de öğrendim. Hatta kan verirken bir de fotoğrafımı çektirdim ki gelecek dönem kan gruplarıyla ilgili dersi anlatırken bahsedebileyim. Sonrasında bir çokoprens ve bir soda daha verdiler bana, kraliçeler gibi baktılar anlayacağınız.

Cep telefonu numaramı da verip 3 ay sonra kan bağış zamanım geldiğinde uyarmalarını işaretledim form doldururken. En hoşuma giden ise verdiğim kan kullanıldığında bana sms ile bildirecek olmaları oldu. Bağışının yerine ulaştığını öğrenmek kadar memnuniyet verici birşey olamaz sanıyorum.

Sonrasında hiç halsizlik vs de hissetmedim, hatta yarim saat sonra derse girip 1.5 saat ayakta ders anlattım. Benim için çok hoş bir deneyim oldu. Bugüne kadar kan vermemiş olduğum için de çok ayıpladım kendimi. Ama artık böyle olmayacak. Her fırsatta, sağlığım el verdiğince kan vereceğim. Tüm sabit noktalarının yerini öğrendim, böylece ayağıma gelmelerini beklememe gerek olmayacak. Kızılay'daki yerlerini zaten biliyordum ama ya fırsat olmuyordu ya da galiba ben de biraz çekiniyordum. Artık nasıl birşey olduğunu öğrendiğime göre rahatlıkla Kızılay'a gidip verip geri dönebilirim.

Size de tavsiye ederim. Nice kan bağışlarına :)



20 Kasım 2013 Çarşamba

Anne olunca becerikli mi oldum ben?

Anneler herşeyi bilir, herşeyi yapar gibi gelirdi bana küçükken. Annem böyle bir kadındı çünkü, ki hala da öyle. Ben anne olunca nasıl olacağını merak ederdim, hala da ediyorum aslında. Benimkiler büyüyünce sormalı bakalım ne diyecekler hakkımda.

Ama son zamanlarda fark ettiğim bir şey var, elim mutfağa pek yakışır oldu. Aklıma aniden değişik fikirler geliveriyor, yapıyorum gayet de güzel oluyor. Bunun dışında hafta sonları özellikle kahvaltı için mutlaka değişik şeyler yapmaya çalışıyorum, poğaçalar, kurabiyeler, börekler vs gırla gidiyor. İlk yaptıklarım bile fevkalade güzel oluyor (ya da bana öyle geliyor) şaşıp kalıyorum. Kadın aynı kadın, peki değişen ne? Düşündüm taşındım ve galiba cevabı buldum. Eskiden bir şey denemeden önce yemek kitaplarımı karıştırırdım. Mutfağımda bir raf dolusu kitap ve kitapçığım var onlara bakardım ama nedense fotoğraftakiler gibi pek olmazdı. Uzun zamandır onlara bakmadığımı fark ettim, internetten bakmak daha kolayıma geliyor, bir de bilfiil birisinin yapmış olduğu tarif olduğunu bilince herhalde daha rahat oluyorum yaparken, bilemedim bir türlü. Nedeni ne olursa olsun anne olduğumdan beri çok hamaratım. gerçi bu aralar kocam kilo aldırıyorum diye pek şikayetçi ama olsun. Çocuklarımın evde yiyecek bir şeyler bulması, acıkınca alıp yemeleri çok hoşuma gidiyor. Takip ettiğim 2 site var, birinin android için uygulamasını da indirdim hatta, diğerinin de her yeni tarifte maili geliyor. Yaşasın erişim içi hayat, hoşçakalın kitaplar :)

15 Kasım 2013 Cuma

Feda olsun miniklerime

Birkaç haftadır süren bir diş ağrısı nedeniyle lise arkadaşım olan diş hekimimin yanına gittim. Ağzımda iki tane dolgum vardı bu yaşa kadar, ikisinin de müsebbibi Centerfresh sakızı (maalesef o zamanlarda şimdiki şekersiz sakızlar yoktu :(  ). Yıl 94, sakız çiğnemeye bayılıyorum. Yeni işe girmişim, Çankırı'da İl Sağlık Müdürlüğü'ndeyim. Yanıma bir memur arkadaş vs gelince ayıp olmasın diye sakızı çiğnemeyi bırakıyorum, ama atmıyorum da salak gibi, yanakla diş arasına sıkıştırıp o şekilde tutuyorum. Böyle yapa yapa sol alt azı ve sağ üstte bir dişi yemişim, güzide dolgularım oldu maalesef yıllar sonra. O dolgulardan biri gitti herhalde tüh derken öğrendim ki tam arkasındaki azıdaymış sorun. Ağrı eşiğim yüksek anlaşılan çünkü diş hiç ağrı yapmamasına karşın arkadaşım dokunduğu an parçalandı gitti. İç kısmını gösterdi bana, resmen ufalanmış. "Biz buna peynirleşme diyoruz" dedi. Kalsiyum falan kalmamış, pelte kıvamına gelmiş diş resmen. Nasıl oldu bu tüh derken "hamilelikten sonra normal" dedi. Eskiden kadınlar dermiş ya bu dişim şu doğumda gitti, şu dişim de diğerinde falan. İşte benim minikler de annelerinin dişini sömürmüşler. O kadar  da süt içtim ve hala da içerim, yoğurt, peynir yerim ama olmuş işte. Helali hoş olsun yavrularıma, feda olsun annelerinin tüm dişleri :)

Ama siz siz olun, doğum sonrası dişlerinizi bir kontrol ettirin, belki kanal tedavisine gerek kalmadan kurtabilirsiniz.

14 Kasım 2013 Perşembe

Miniklerim artık bebek değil

Bebeğim dediğimde "biz bebek değiliz" deseler de onlar benim hep bebeklerim olacaklar. Ama haklılar, miniklerim artık bebek değiller, geçen cumartesi günü 3 yaşlarını bitirdiler. Yaşgünü partimiz ve pastamızın detaylarını vereceğim bilahare, şimdilik kısa bir gir kaç yapıp ancak Lilypie stickerlarını değiştiriebiliyorum.

4 Kasım 2013 Pazartesi

Pazartesi şarkısı - ?

O kadar uzun zaman oldu ki pazartesileri şarkı girmeyeli, sayısını bile unutmuşum. Yine birikti yazacaklarım ama bu hafta azar azar yazacağım umarım (ders notları hazırlamadan fırsat kalırsa elbette :)  )

Bu haftaki şarkımız (vj sunuşuyla) yılların eskitemediği grup Scorpions'tan. You're loving me to death. ( bu arada umarım daha önce pazartesi şarkısı yapmamışımdır)

:)