4 Kasım 2014 Salı

Halı halı halı...

Çocuklar anaokuluna başlıyor diye mutlu olmuş, hayatımızın değişeceğinden bahsetmiştim. Valla çocuklar 3 gün gitti ve sonrasında hastalandıkları için evde kaldılar. Pis bir soğuk algınlığı evi ele geçirdi, ben hariç herkes perişan oldu. Ben de hastaydım ama evde birisinin ayakta kalması lazım ki işler yürüsün, hastalar bakılsın diye ben ayakta atlattım. Sonraki hafta çocukları yine gönderemedik çünkü birisi atlatır gibi olduğunda diğerine bulaştırdı, diğeri aldığı mikrobu aynen iade etti derken mikroplar evde sirkülasyona girerek bir türlü çıkıp gitmek bilmediler. Çocukların da alıştırma haftası çöpe gitmiş oldu. Neyse ki sonrasında toparladılar da artık düzenli gitmeye başladılar. Anaokuluna başlayınca hep hasta olurlar ilk yıl diyorlardı ama bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum. Gece-gündüz farkı açılınca soğuk algınlığının gelmesi kaçınılmaz tabii. Neyse artık iyiyiz (aman maşaallah deyin), sadece kocam toparlayamadı bir türlü.

Ne zamandır aklımda evdeki halıları toptan yıkamaya verme fikri vardı. Çocuklar anaokuluna başlayacak gündüzleri evde olmayacaklardı ya, halılar da gayet güzel gidip gelirdi, havalar soğumadan kimse üşümezdi. Hastalık çıkınca halıları veremedik tabii, çocukların iyice iyileşmesini bekledik (alt katımız pek kalorifer yakmazdı hatırlarsanız). Onlar iyileşince başka şeyler çıkmaya başladı. Misafir gelecekti, veremedik falan derken Ekim ortasına geldik. 26 Ekim'de Anaokulu öğretmenlerimizin ev ziyareti yapacağını öğrenince halılar yine kaldı. Bir kez mutfak halımızı bir türlü bulamamışlardı da 10 gün halısız kalmıştık. Sakınan göze çöp batar diye veremedik. Ziyaretimiz 28 Ekim'e kayınca keşke halıları verseydik, kaybolsa bile bulmuş olurlardı o zamana kadar diye hayıflandık ama olmadı. Halılar da leş gibi, nasıl olsa vereceğiz diye aylarca silmemiştim. Bu arada boya lekeleri, ne idüğü belirsiz lekeler derken halı almış başını gitmiş. Öğretmenlere ayıp olmasın diye bir kuvvet giriştim. Salon ve 12 metrelik gereksiz uzunluktaki koridorumuzdaki 3 yolluğu perişan ettim. Halılar halı olalı böyle temizlik görmedi.Ziyaretimizi de tertemiz atlatmış bulunduk.

Haydi artık halıları verelim derken (halı şirketine de rezil olmayacağız böylece diye espri yaparken) ertesi gün alt komşularımız 29 Ekim tatilini haftasonuyla birleştirmeye karar vererek memleketlerine gittiler. Geceler zehir gibi soğuk, yere çıplak ayakla basmak imkansız derken halılar yine kaldı mı? Pazar akşamı geldiler ama bu sefer de çocukların yaş günü yaklaştı, halıları yine veremeyiz diye bir kez daha hevesim kursağımda kaldı. Bu arada çocuklar sağ olsun sanatsal çalışmalara ağırlık vermeye karar verip bal dök yala yaptığım salondaki halılarımın her tarafını minik minik noktalar halinde mavi, sarı ve bilumum renklere boyadılar. Çalışmalarına kendi odaları ve mutfağı da katarak değişik kitlelere ulaşmaya çalıştıklarını sanıyorum, ama  maalesef hitap ettikleri kitlenin tek temsilcisi bendenizdim. Çaresiz halılara yine giriştim, 2 salon halısı, bir çocuk odası, bir mutfak derken kendimi Mr. Muscle'ın ablası gibi hissetmeye başladım. Haydi bitti gitti derken dün akşam sevgili kızım oyuna daldı ve çişini tutamayarak mutfak halısının üzerine birazcık koyverdi. Yavruları yatırıp halıyı öyle sileyim derken hemen akabinde salonda karanlıkta cork diye bir şeyin üstüne basıverdim. Minik yavrularım yemeleri için verdiğim koca bir mandalinayı yere koymakta bir sakınca görmemişler, ne de olsa anneleri 1 hafta içinde iki kez halı sildi, tertemiz halı, mandalina kirlenmez değil mi. Sonuçta mandalina suyu corklamış bir salon halısı ve çişli bir mutfak halısı ile kalakaldım Kocam olanları görünce "gözünü seveyim sadece kirlenen yerleri sil" diye gelmek üzere olan sinir krizimi önlemeye çalıştı. Öyle yaptım ama alışkanlık yapmadı da değil, gözüm sürekli halılarda ve artık küçük bir leğende halı yıkamak için hazır deterjanlı su bulunduruyorum. Acaba yol yakınken yine girişsem mi?

Halıların gücü adına...