27 Eylül 2011 Salı

Kısa bir süre ayrı kalacağız

Vaktim azalıyor. Hafiften heyecanlanmaya başladım, daha çalışacak çok şey var, vaktim kısıtlı. Hoş, önümde 1 yılım, 2 yılım olsa bile hep birşeyler eksik kalacak.

6 Ekim'e kadar pek ortalarda olmayacağım. Çok istememe rağmen blogları da takip edemeyeceğim. Umarım size iyi haberler veririm de sonrasında istediğim şeyleri yapacak, tüm kaçırdığım postları okuyacak, en önemlisi de kendimi tamamen çocuklarıma adayacağım vaktim olur. Benim için dua edin olur mu?

23 Eylül 2011 Cuma

Hiç mi iyi birşey yok?

Günlerdir bebeklerimi evde bırakıp işe gitmenin zorluğundan bahsediyorum. Her çalışan kadının başındaki sorun bu biliyorum, dediğim gibi ilk ben değilim, son da olmayacağım ve akademisyen anne olmak her ne kadar zor olsa da kolaylıkları da yok değil. Buna da şükür demeli.

Bu kadar sorun, özlem arasında işe başlamanın hiç mi iyi bir yanı yok? Var elbette, insan kendine bakmaya başlıyor. Evde eşofmanlarla dolaşan kadın gidip yerine her sabah saçıyla, makyajıyla uğraşan, giyimine özen gösteren kadın geliyor. Daha hareketli bir yaşama geçiş yapınca kilo verme de hızlanıyor.

Ama benim için en güzel yanı özendiğim diğer çiftler gibi sabah evden kocamla birlikte çıkıp akşam yine birlikte gelebilmek. Şimdiye kadar işten çıkıp cuma günü eve gelen, pazartesi yine geri dönen birisi olarak işgünlerinde kocamla birlikte evden çıkıp girmek nedir bilmezdim. Şimdi kocam her sabah beni gara bırakıyor, akşam da alıyor. Dönerken bazen markete uğruyoruz, yolda ne yaptın bugün diye konuşuyoruz. Apartmandaki özendiğim diğer çiftler gibi olduk resmen (özenilecek şey mi bulamadın diyebilirsiniz ama ben 6 yıl böyle yaşadım). İleride bebeklerim büyüyünce akşam şuraya uğrayalım, haydi şurda bir kahve içelim kısımları da gelir belki :)

20 Eylül 2011 Salı

İşe gidiyorum

Sabah-akşam hızlı trendeyim, abonman kartım ve haftanın geri kalanı için bastırdığım biletlerim çantamda, aklım bebeklerimde, bebeklerim evde.

Çalışan anne olmak ne kadar zormuş meğer. Daha 3 gün öncesine kadar sürekli yanında olduğum, istediğim zaman mıncıklayıp sevdiğim bebeklerimden ayrılmak, akşam işten gelip yemek yedikten sonra oyun saatimizdeki sınırlı zamana bütün bir günün özlemini sıkıştırmak ne zormuş. Birlikte geçireceğimiz süreyi artırmak istesem uykularından çalacağım yavrularımın ki asla sözkonusu olamaz. Çaresiz haftasonunu bekleyeceğim hasret gidermek için. Bu sefer de karşıma ders çalışmak zorunda olduğum gerçeği çıkıyor ama. Yavrularıma yine hasret kalacağım ama sonrasında yine bu durumda olmamak, bir daha sınava girmek zorunda olmamak için bir süre daha hasret kalmak zorundayım.

Diyeceğim şu, çalışan anne olmak zormuş ama çalışan akademisyen anne olmak çok daha zormuş. :(

18 Eylül 2011 Pazar

Yine bir dönüm noktası

1 yıl önce hayatımda büyük bir değişiklik yaşamış, sizinle şu yazıda paylaşmıştım.

Şimdi yine bir dönüm noktasındayım. Bebeklerimin doğumuyla ara verdiğim iş hayatıma geri dönme zamanım geldi. YHT Abonman kartımı aldım, yarınki biletlerimi ayarladım. İçimde bebeklerimden ayrı kalacak olmanın burukluğu, emin ellerde olduklarını bilmenin rahatlığı, şimdiden büyümeye başlayan özlem ve ayrı kalacak olmanın getirdiği vicdan azabı var.

Sonu olarak biz ilk değiliz, son da olmayacağız. Bebeğini doğurup çok kısa süre sonra işe dönmek zorunda kalan annelere oranla ben bayağı uzun zaman geçirdim bebeklerimle ama anne yüreği işte, yine de daha fazlasını istiyor, buruluyor.

Bakalım bu dönüm noktası bizi nerelere götürecek?

17 Eylül 2011 Cumartesi

Acaba bankadakiler bana gülüyor mudur?

İnteraktif hesaplarınızdan para havale ederken açıklama yazmanız istenir ya, az önce farkettim ki kocamın hesabına birşey aktarırken "hayatım bu şu için, tatlım bu şuradan" gibi şeyler yazıyorum. Banka kayıtlarına bu şekildeki hitaplarımız giriyor yani bir şekilde. Umarım inceleyen varsa bana gülmüyordur :)

16 Eylül 2011 Cuma

Vicdan azabı

İkiz annelerinde çoğunlukla olan birşey bu. Bir bebekle ilgilenince diğerinin buruklaştığını görmek annenin feci şekilde içini buran birşeydir. Burulan bebekle ilgilenirken bu sefer diğeri "neden beni bıraktın" der gibi bakar, yine içi burulur annenin. İkisine de eşit ilgi gösterseniz de bebekler hep kucağınızda, yakınınızda olmak ister, ister istemez içiniz burulur.

Oğlum sünnet olduğunda 2 gün kendini oraya buraya atmasın, canını acıtmasın diye kucağımda gezdirdim, oturdum. O da hiç bu kadar kucakta olmadığı için mutlu, tadını çıkardı resmen. Ara sıra oğlumu babasına veya anneannesine emanet edip kızımla da ilgilendim elbette, hatta kardeşinin durumunu anlatıp özür diledim. Anladı beni sanki meleğim.

Ama asıl içimi buran bu aralar ikisinden de uzak olmam. Ders çalışabilmek için kendimi odaya kapatıyorum. Yanlarına da gidiyorum elbette, o kadar da uzak kalamam ama eskisi gibi tam-zamanlı olamıyor haliyle. İznimin son günlerinde bebeklerimle bir arada olmam gerekirken uzak olduğum için hem kendime kızıyorum hem de belki işe başlamama daha çabuk alışırlar diye kendimi avutuyorum.

Çalışıp bu kez geçmem lazım bu sınavı. Kendim için, kocam için, ailem için ve en önemlisi de zamanlarından çaldığım bebeklerim için. Bu kadar iç burulması, vicdan azabı boşa gitmesin bari. Az kaldı bebeklerim, anneniz sizin için çalışıyor.

14 Eylül 2011 Çarşamba

Çiş nöbeti

Dün minik kızımın idrar yolu enfeksiyonu için kontrolü vardı. 10 gün antibiyotik kullanıp 5 gün ara vermiştik, dün tahlil yaptırmamız gerekiyordu. Önce doktorumuz muayene etti, 2 ayda ancak yarım kilo alan kızımızın 2.5 haftada 300 gram aldığını görünce hepimiz sevindik. "Enfeksiyon devam etseydi kilo almazdı" dedi doktorumuz. Yine de idrar tahlilinin tekrarlanmasını istedi ve rutin uygulama olarak ultrason istedi (böylece enfeksiyonun böbrek, mesane vs.deki bir problemden kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlayabilecek).

Daha önce idrar örneği verirken hiç sorunumuz olmamıştı. Çişini yapmış olduğu için eve gidip evde örnek alıp sonra hastaneye götürmeye karar verdik. Daha önce azıcık su içince çiş yapan kızım bu sefer yapmadı. Mama içtik, su içtik, uykumuz geldi, öylece yatmaktan sıkıldık ama damla yok. Saat 8 oldu, 9 oldu derken kızım daha fazla dayanamayarak yerde sızdı kaldı. Bekledik, bekledik, yan dönmesini engellemeye çalıştık, babasıyla nöbetleşe bekledik, bizim de uykumuz geldi, yanına uzanıp gözlerimizi kapatıp iki dakikada bir kontrol etmeye çalıştık, ben uyuyunca kocam beni dürtüp uyandırdı, filmlerde çok etkili olan bardaktan bardağa su boşaltmayı denedik, gece lambasının akan su şırıltısını tekrar tekrar dinlettik, bana mısın demedi. Derken nihayet gece 11'e doğru çiş yaptı meleğim ve kocam acele hastaneye yetiştirdi.

Umarım bu kadar beklemeye herhangi bir kontaminasyon olmamıştır ve umarım meleğimde tekrar enfeksiyon çıkmaz.

12 Eylül 2011 Pazartesi

İkiz babasından kopya :)

Kocam aylardır süren sessizliğini nihayet oğlumuzun sünneti için bozmuş. Linki vereyim de baba gözüyle nasıl olmuş görelim. Bakmak isteyen lütfen buraya.

:)

10 Eylül 2011 Cumartesi

Oldu da bitti maşaallah

Oğlumuz bu sabah 9 itibariyle erkekliğe adım attı. İğne yapılırken biraz canı acıyıp ağladı, sonrasında da uykusu geldiği ve bacaklarını kıpırdatamadığı için devam etti ama bitip de kucağıma alınca susuverdi hemen. Sonrasında evimize gelip uyuduk. Batticon'la dezenfekte etmek, ilaç içmek haricinde şimdilik pek şikayeti yok gibi. Kucağımdan pek indirmemeye çalışıyorum yoksa kardeşiyle alt alta üst üste emzik savaşına girişip canını yakacak. Bu geceyi ve yarını atlatırsak geçti gitti diyebiliriz herhalde.

Kızım neden onu değil de kardeşini kucağıma alıp durduğumu anlamış gibi ama yine de bana küser diye korkuyorum :)

9 Eylül 2011 Cuma

Daha da büyüyoruz

Bebeklerim bugün 10. aylarını bitirdiler. Yaşünü kutlamalarını planlamaya başlamam lazım artık. Hamileyken 1 şeklindeki mumlardan alıp koymuştum kenara, herkes bana gülmüştü ama işte zaman geçti bile.

Daha da fazlası, oğlum yarın sünnet olacak. Daha da büyüyecek benim yavrum, resmen erkek olacak miniğim :)

8 Eylül 2011 Perşembe

Ne zaman bu kadar büyüdünüz?

Daha dün gibiydi sanki. Park yatağınızın içinde küçücük kalıyor, ne şekilde yatırırsak öylece kalıyordunuz.




Şimdiyse kocaman yataklarınıza sığmıyor, inmek, inince de çıkmak istiyorsunuz.


En güzeli ise hep birlikte olmanız. Hiç ayrılmayın e mi kuşlarım. Kardeşiniz olduğu için çok şanslısınız. İleride bunu daha iyi anlayacaksınız.



6 Eylül 2011 Salı

Ara ama tam ara gibi değil

Daha yaz tatilini, bebeklerimin odasını size anlatamamış, resim koyamamışken kısa bir ara isteyeceğim sizden. Ama tam ara gibi olmayacak. Ara sıra gelip 1-2 satır yazıp fotoğraf ekleyeceğim. (Bir nevi kendimi avutmak, sizi kandırmak için). Bana 1 ay izin verin, sonrasında size (inşallah) iyi haberler getirebileyim.

Doçentlik sınavımın tarihi belli oldu. Öncekinde bebeklerim 1.5 aylıktı, hem öncesinde ders çalışmamıştım hem de ilk ayların yorgunluğu ve uykusuzluğu yüzünde çok iyi bildiğim, hatta yıllardır derslerde anlattığım şeyleri bile hatırlayamamıştım. Bu sefer de çalışamadım, yeni başlaşayacağım ama 1 ay aslında o kadar da kısa bir süre değil, toparlayabilirim sanıyorum. Bu arada işe başlamam ve hergün Ankara'ya gidip gelmem gerekecek ama yollarda çalışırım diye umuyorum. Ve en önemlisi bu sefer geçmek istiyorum. Bebeklerim büyüdükçe vaktim artacağına azalıyor, sınavdan bir kez daha kalıp tekrar çalışma-çalışamama döngüsüne girmek istemiyorum. Anladım ki doçentlik bebek sahibi olduktan hemen sonra girilecek bir sınav değilmiş, çocukların en azından ilkokulda veya daha büyük olmaları daha iyi olurmuş.

Şimdi ne yapıyorum? Annem sağolsun yazlıktan geldi, kocamla birlikte çocuklarla ilgileniyor, ben de aralarda görünüp varlığımı göstererek ders çalışmak için hazırlıklarımı yapıyorum. Defterlerimi Hello Kitty defter kaplarıyla kaplayıp sevimli hale getirdim, kitaplarımı konularına göre dizdim, önceliklerimi belirledim. Bu bir ay dişimi sıkıp önceki bildiklerimi hatırlayıp üzerine biraz daha koyarsam yaparım gibi geliyor. İnşallah iyi haberler verebilirim. En azından aynı evde olup bebeklerimi özlediğime değer umarım.

Bana şans dileyin :)