31 Ekim 2011 Pazartesi

Mutluluk bu olsa gerek

Bebeklerimin doğumundan beri pek çok şey mutlu etti beni. İlk gülücükleri, boynuma sarılmaları, anne demeleri. Ama bu akşamki kadar mutlu eden birşey olmamıştı sanırım.

Akşam kocamla eve gelip antreye girdiğimizde minik oğlumuz içeride odalarının kapısında duruyordu. Bizi görünce tıpış tıpış yürüyerek bir yandan da gülerek bize doğru gelmeye başladı. Hemen arkasından minik kızımız çıktı ve o da minik adımlarla bizi karşılamaya geldi. Oğlumuz önce bizi es geçip mutfak tarafına döndü, sonra bir odalarının kapısına bir bize doğru turlamaya devam etti. Kızımızsa kendini sırayla önce babasının sonra da benim kollarıma atınca dünyalar bizim oldu.

Akşam eve gelince çocuklar tarafından karşılanmaktan güzel birşey var mı? Bebeklerim büyüdükçe daha ne güzelliklerle karşılaşacağız kim bilir :)

29 Ekim 2011 Cumartesi

En büyük bayramımız bu bizim, kutlamamak ne demek!

29 Ekim Cumhuriyetimizin kuruluş günü. Atatürk ölüm döşeğindeyken bile kutlamaların iptal edilmesini istememiş. Birlik ve beraberliğimizi en fazla göstermemiz gereken bu zamanda iptal edilmesi düşündürücü. Birçok kişinin umrunda olmayacak belki ama benim umrumda. Haydi herşeyi bir kenara bırakın, Cumhuriyetimizi kurmak için savaşan şehitlerimize, sayıları artık bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar kalan gazilerimize ve yine Cumhuriyetimizi korumak için şehit olan, gazi olan askerlerimize, polislerimize, korucularımıza, onların ailelerine borçluyuz bunu.

Biz bayrağımızı astık günler öncesinden. Bu yıl Türk Yıldızlarını seyredip gururlanamadık belki, marşlarımızı hep birlikte söyleyemedik ama çocuklarıma anlattım ben bugünü neden kutlamamız gerektiğini. İleride maalesef ilk 29 Ekim'lerinin nasıl iptal edildiğini de anlatacağım onlara.

Cumhuriyetimizin 88. yılı hepimize kutlu olsun.

25 Ekim 2011 Salı

Ayıp olmuyor mu?

Sosyal medyada oh iyi oldu diyenler varmış, inanamadım. İnsanlığımızı bu kadar mı kaybettik?
Fakültemiz de yardım kampanyası düzenliyormuş, çok sevindim. Haberlerde özellikle minicik çocukları gördükçe içim acıyordu çünkü. Bebeklerimin giymediği kışlıklarını, küçülenlerini hemen ayırıp yollacağım oradaki yavrulara. Bebeklerime yeni aldığım, içi kürklü minicik botlar da eminim orada daha çok işe yarayacaktır.
Hepimiz elimizden geleni yapalım, biz de enkaz altında kalabilirdik, bunun bir garantisi yok ne de olsa.

24 Ekim 2011 Pazartesi

Olmaması gereken herşey oluyor nedense

Deprem öldürmez, binalar öldürür derler ya hep, işte yine bu oldu. Deprem büyüktü elbet, ama dayanıklı evler yapılamaz mıydı? İnşaat mühendisleri bunun için okumuyor mu bu ülkede? Belediyeler inşaat ruhsatı verirken hiç mi denetim yapmıyor? Peki sonuçta nasıl oluyor da müteahhitler istedikleri gibi at koşturabiliyor da yüzlerce canımız gidiyor?

Dün haberlerde seyrettiğim bir adam 3 ay önce taşındığı evlerinin 5. katta olduğunu, deprem sonunda zemin kata indiklerini söyledi. Onlar en üst katta oldukları için kurtulmuştu yaralarla ama ya alttaki 4 kat? İskambil kağıdı gibi yıkılan çok katlı evler, depremden sonra yaralar sarılacak, deprem mevzuatına uygun binalar yapılacak aksine izin verileyecek söylemleri, evsahiplerinin hasarlı evlerini onarmak yerine çatlakları sıvayla kapatması (belki parasızlıktan belki de nasıl olsa kiracı oturuyor düşüncesinden bilemiyorum artık), birkaç hafta depremden konuşup durmak, ilerideki İstanbul depreminden bahsetmek, sonra da eski tas eski hamam. Hep böyle oldu bu ülkede, maalesef hep de böyle olacak gibi. Bolu'da Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü öğrencilerimize kayıt olurken şu evlerde oturmayın diye bir liste vereceğiz diyorsa eğer durumun vehametini, öyle bir depremden sonra, üstelik kaç yıl geçtikten sonra hala alınamayan önlemleri siz düşünün artık.

Van'da hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara aci şifa, hayatta kalan, yaralanmayacak kadar şanslı olan ancak evleri hasar gördüğü için bu soğukta, hem de Doğu Anadolu gibi kışların çok sert geçtiği bir bölgede dün geceyi ve muhtemelen daha pek çok geceyi dışarıda geçirmek zorunda kalan vatandaşlarımıza da sabır diliyorum.

Hepimizin başı sağolsun.

18 Ekim 2011 Salı

İyi ki yoğunluğum bitmişti

Yaa, iyi ki bitti de blogumla ilgilenebiliyorum artık değil mi? Ben de öyle sanmıştım. Sınavdan sonra vaktim olur derken ertelediğim tüm işler üzerime gelmeye başladı. Evde zaten iş sonrası kısıtlı zamanımda meleklerimle oynamaktan başka şey yapmıyorum çok fazla, fakültede de dolaplarımı düzenleme işine giriştim tekrar. Buraya getirdiğim kitaplarımı parça parça geri götürmeye başladım. Hazır dolaplara yerleştirecekken içindekileri de elden geçireyim bari dedim ve sonuç olarak bir süredir odanın orasını burasını toparlamakla meşgulüm. Bu arada yeni ders notu hazırlamam ve diğer anlatmam gereken derslere çalışmam lazım. Fakültede vakit rüzgar gibi geçiyor anlayacağınız. Odamın bugünkü hali kocamın deyimiyle tam kibrit çakmalık olmuştu. İşin kötüsü yarına iki öğrenci görüşmem var, ondan sonra da kesinlikle toparlanmam lazım çünkü oda arkadaşım gitmiş olduğu toplantıdan geri dönüyor. Kızcağız şok geçirmesin benim yayıntılarımı görüp :)

Şu acil işleri toparlayayım yazacağım valla.

9 Ekim 2011 Pazar

Günün anlam ve önemi ve hayatımda ne değişti

Bugün evlilik yıldönümümüz. Kocamla 7. yılımızın bitişini kutlayacağız. 7. yıldan boşanmaların çok olduğu yıl diye de bahsederler, şükür atlattık :) Aynı zamanda bebeklerimin de 11. ayları bitti bugün. Meleklerim 1 yaşına girecek yakında. İki güzel olay doçentliğimle de birleşince daha daha güzelleşti bu yıl benim için. (Evlilik yıldönümü hediyesi olarak kabul ettirebilir miyim bir bakalım :) )

Düşünüyorum da şu anda çok farklı hislerle yazabilirdim bu yazıyı. Geçememiş olsaydım önümde yine ders çalışmamın gerekli olduğu bir dönem olacaktı. En önemlisi de yine bebeklerimin, kocamın zamanından çalacaktım. Şükür ki olmadı, ilkine tam bir leyla gibi girdiğim sınavdan bu sefer alnımın akıyla çıktım. Çocuğu olan diğer arkadaşların dediğine göre ikizlerle birlikte tam bir mucize gerçekleştirmişim. Mucizede sevgili kocamın ve son 1 ay yanıma gelen annemin de payı var elbette. Onlar olmasaydı yapamazdım. Son gece hariç bebeklerimle hep ben yattım, geceleri mamalarını içirdim, uyumadıklarında kalkıp saatlerce oturdum ama bunun karşılığında kocam ve annem sayesinde gündüz 1-2 saat kestirebildim, bebeklerimi onlara emanet edip ders çalışmaya gidebildim. Kısacası bu başarı sadece benim değil, hepimizin. Sizlerin iyi dileklerini de unutmamalı tabii. Bana moral verdiniz, böylesine stresli bir sınavda moral ve destek çok önemli. Sağolun. O kadar gerilmişim ki meğerse, sınav biteli 3 gün oldu ama hala başım ağrıyor.

Doçentlik bizim hayatımızda çok önemli bir aşama. Meslek hayatımızda gireceğimiz son ve en önemli sınav. Darısı tüm akademisyenlerin başına (öncelikle de kocama).

Not: Aslında hala şaşkınlık içindeyim. Mesela dün akşam kocam bebekleri uyuturken "hadi sen git ders çalış, ben uyuturum" dedi. Bir an afalladım, kalkıp kitaplarımın başına oturacaktım az kalsın :)

7 Ekim 2011 Cuma

Güzel haber

Daha sonra detay veririm, önce biraz kendime geleyim, idrak edeyim, mutluluğumu bebeklerimle paylaşayım. Dün girdigim doçentlik sınavında başarılı oldum. Çok mutluyum :) İyi dilekleriyle bana enerji ve moral veren herkese çok teşekkür ederim.

3 Ekim 2011 Pazartesi

Nasıl ara vermişsem

Eylül ayı başında ara vereceğim biraz demişim, ama bir de baktım ki Eylül ayında girdiğim post sayısı 2010 yılının tüm aylarındakinden fazla olmuş. Demek ara vermemiş olsam post girme rekorumu kıracakmışım :)

Vaktim azaldı iyice ama daha koskoca 2-3 gün var önümde. 2-3 günde neler neler yapılmaz ki diyerek kendimi gaza getirmeye çalışıyorum. Tabii ya, neler neler yapılmaz ki değil mi?

Başarmam lazım.