29 Mayıs 2011 Pazar

İyileştik neyse ki

Nihayet iyileştik. Geçmiş olsun diyen herkese çok teşekkür ederim.

Kızım hafif atlattı ishali. Ek gıdaya reaksiyon veya diş sorunu olduğunu tahmin etmiştik, aynen de öyle olmuş. Geçen salı (24 Mayıs) bir dişi çıkmaya başkadı kızımın. Tırnak ucuyla veya kaşıkla farkettiğimiz dişi şimdi bayağı bayağı görünüyor :)

Oğlum ise bayağı ağır atlattı. Gaitada mukus ve kan görünce çok endişelenmiştik. Kızımdan deneyimli olduğum için hemen keçi mamasına geçmiştim. Yine de kesilmeyince önce bir doktora (kendi doktorumuz izinli olunca yakındaki bir çocuk sağlığı merkezine) götürdük, sonra da gaita örneği verdik. Bir ara öyle hale gelmiştik ki yedikleri aynen alttan çıkıyordu. Hani oyuncak bebekler olurdu, ağızdan su verirdin, aşağıdan çiş yapardı. Onun gibi. Bir süre sadece mama yedirip, alt temizlemekle geçiyordu vaktim. Oğlan mama yedi, altına yaptı, temizle. Hemen arkasından kız kaka yaptı, temizle derken oğlan bir daha. Hiç abartmıyorum, bir ara sürekli bez değiştiriyordum. Bekletmeye de kıymıyordum, zaten sulu sulu yapınca kızarıyordu popoları. Kusma da eşlik edince çok korktuğumuzu söylemeliyim. Neyse ki rotavirüs falan çıkmadı, bağırsak enfeksiyonuymuş, antibiyotik başamak zorunda kaldık. Telefonla ulaştığım doktorumuz da uygun görünce minik oğlum pek istemememe rağmen ilk antibiyotiğini almış oldu.

Sonuç olarak birkaç günde toparladı şükür. Öğürmesi geçti, kusması bitti. Neşesi ve enerjisi yerine geldi. 1 hafta 10 gün kadar sonra ek gıdaları tekrar deneyeceğiz. Diş çıkaracak o da, onun huysuzluğu oluyor zaman zaman, yoksa gayet iyiyiz.

İlk enfeksiyonumuzu bu şekilde atlattık. Hep dediğim gibi, Allah çaresiz dert vermesin :)

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Hastayız

Birkaç gündür hastayız.

Bebeklerim ishal oldu. Ek gıdaya geçişte normalmiş, diş çıkarırken olurmuş, ikisi bir araya gelirse daha şiddetli olabilirmiş. Tamam ama neden hala geçmedi?

Oğlum kabak-yoğurt karışımını pek sevmedi bu sefer. Kızım afiyetle yedi ama sonrasında ikisinde de ishal başladı. İkisinin de iştahının kesilip durgunlaşmalarına rağmen ateşleri yoktu. Sonuçta kızım daha hafif atlattı ama oğlumda halen devam ediyor. İşin kötüsü mukus ve kan da işe karıştı. Kızımdan bildiğim için keçi mamasına geçtim, mide-bağırsak sistemi iyice hassaslaşmıştır, nolur nolmaz dedim. Zaman zaman yok denecek kadar azalsa da kan hala var. Neşesi yerine gelmese, çok şiddetli bir tablo olsa Allah korusun dizanteri veya türevleri diyeceğim. Kendi doktorumuz 19 Mayıs nedeniyle izne çıktığı için dün götürdüğümüz bir başka doktor da aynısını söyledi. "Dizanteri çok daha şiddetli bir tablo gösterir" dedi.

Bugün gaita tahlili için numune götüreceğiz. 19 Mayıs'ın uzun bir tatil sürecine dönüşmesi hiç iyi olmadı bizim için.

Sanıyorum tüm annelerin ortak dileği bu: Keşke ben hasta olsam yavrularımın yerine.

17 Mayıs 2011 Salı

Meğer ek gıdayı sevmişiz

Bebeklerim ek gıdayı pek sevemediler demiştim. Meğer hata yapıyormuşum. Ankara'ya gittiğimde bebekli arkadaşlarımla konuşunca farkettim bunu. Ek gıdaya başladığımızda ilk gün bir çay kaşığı kadar, ertesi gün tatlı kaşığı, sonra yemek kaşığı ve sonra da yarım çay bardağı kadar yiyip bu şekilde yenen miktarın artırmaları gerekiyormuş. Ben de 120-150 ml mama içen yavrularım neden bitirmiyor tabağını diye üzülüyordum. Meğerse yemeleri gerektiği kadarını yemişler bile . Acemilik işte.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Kısa yolculuğumuz

Bebeklerimle ilk yolculuğumuz sorunsuz geçti. 1.5 saat kadar uyuyup sonrasını uyanık geçirdiler. Feci yağmurlu bir yolculuk oldu bizim için. Ama Ankara girişinde dinmeyen yağmur + akşam trafiği birleşince eve ulaşmamız ekstra 1 saate yakın sürdü. Bebeklerim artık iyice sıkılıp durmamaya başlamışken nihayet eve varabildik.

Ertesi gün fakülteye gidip arkadaşlarımla tanıştırdım bebeklerimi. Geleceğimizi öğrenen öğrenciler de gelince odada sürekli bir kalabalık oldu. Hergün en fazla 4 kişi görmeye alışık olan yavrularım tanımadık bir sürü kişiyle karşlaştılar, yine de gıkları çıkmadı. Bir ara iyice uykuları geldi, eve gidelim derken baktık uyuyorlar, birleştirdik sandalyeleri, birisi orada diğeri de ana kucağında gayet güzel uyudular.

Akşam uykumuz biraz saptı ama o kadar olacak tabii.

Cumartesi Eczacılık Bayramı kutlaması vardı, bebeklerimizi evde bırakıp törene gittik sonrasında da kendimizi Ankara sokaklarına attık. Bebek mağazalarını dolaştık, yolda gördüğümüz bebekli ailelere bakıp kendi bebeklerimizi özledik, bu ara araba almayı planladığımız için başkalarının arabalarını gözden geçirdik, yorgun argın eve gelip bebeklerimizi sevip sızıp kaldık.

Pazar günü öğleden sonra dönüş yolculuğuna koyulduk. Bebeklerim bu sefer 3 saate yakın uyudular, eve girmemize az kala uyandılar. Trafik sorunu da olmayınca sıkılma fırsatları olmadı.

Böylece ilk yolculuğumuzu sorunsuz şekilde tamamladık. Yaz tatili için yapacağımız yolculuğun provası gibi oldu bizim için

Bu arada blogspot yine sapıtmış, yorumları ekletmiyor. Ben de outlook'a gelen yorum maillerinden copy-paste yapıp yorumları ekledim. İdare edelim artık ne yapalım, aç kapa yaptılar, blogspot da şaşırdı tabii :)

12 Mayıs 2011 Perşembe

Road trip

Bugün bebeklerimle Ankara'ya doğru yola çıkıyoruz. Bakalım ilk araba yolculuğumuz nasıl geçecek :)

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Ek gıdaya geçtik


Gerçi hala geçip geçmediğimizi anlayamadım ya neyse. Dün ilk defa doktorumuzun önerisiyle sebze püresi hazırladım bebeklerime. Buharda kabak ve taze fasülye pişirdim, önce kabakla başlayayım ikisini karıştırmayayım dedim. Kendim için mayaladığım keçi yoğurdumdan biraz ekledim, azıcık da zeytinyağı derken bana göre hoş bir karışım hazırladım. Tahminim oğlumun hoşlanarak yiyeceği, vitamin bile içirirken zorlandığım nazlı kızımın ise yemek istemeyeceğiydi. Bakın neler oldu dün:
Yavrularım beni ters köşeye yatırdı resmen. Oğlum ek mamadan nefret etti. Aptamil'in vanilyalı tadına alışınca tatsız tutsuz geldi tabii. Kızım ise pregominden sonra ne versen yiyor garibim.


Oysa ben ek gıdaya geçişin çok rahat olacağını düşünürdüm, ne bileyim, reklamlarda hep öyle oluyordu. Zamanla alışacağız herhalde. Zeytinyağı ekle dedi doktorum ama acaba eklemesem mi? Önerileriniz varsa açığım bu arada.


Kızıma damla içirmenin yolunu budum. Emziğini damlaya buluyorum o da afiyetle yalıyor. Biraz uzun sürüyor ama olsun :)

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Günün anlam ve önemi :)

Bebeklerim bugün 6 aylık oldular. Artık ikisi de kocaman, 7'şer kilo civarında bebekler. Gülüyorlar, kahkalar atıyorlar, sağa sola dönmeye çalışıyorlar ve daha bir sürü şey yapıyorlar. En son doktor kontrolümüzde artık ek gıdalara geçebileceğimizi söyledi doktorumuz. Önce sebze püresi+yoğurtla başlayıp sonra mutlaka kıyma içeren çorbalara vs. geçebilirmişiz. Maalesef elimde şöyle yapın, böyle yapın tarzı bir liste yok, genel olarak ne yapacağımızı anlattı doktorumuz. Artık nelerden hoşlandıklarını bulmaya çalışarak vakit geçireceğiz.

6 ay, dile kolay. Çok uzun bir zaman değil belki ama bana göre hem çok uzun hem de çok kısa. Ek gıdalarla birlikte bebeklikten biraz daha uzaklaşıyor gibi geliyor bebeklerim ama onları sonsuza kadar bebek olarak tutamam ki zaten. Her anın tadını çıkarmalı, zaman hızla geçiyor.

Bazı anların ise tadını çıkarmak biraz zor oluyor. Kızıma vitamin vermek ölüm bizim için. Önce vitamin karışımıyla başladık. Kaşıkla vitamin verirken zor yutuyor kızım, ağzında bekletip bir punduna getirip tükürüveriyor. Verem aşımız öncesinde ağrı kesici şurubu içirmek için neler çektik siz düşünün. Haydi vitamin neyse, ite kaka yutturuyorduk bir şekilde ama ya demir damlasına ne demeli? Kızım tadından hiç hoşlanmadı. Tamam hoşlanılacak gibi değil ama yine de yutması lazım. Oğlum da beğenmiyor ama yine de yüzünü buruşturarak yutuveriyor garibim. Kızla ise resmen köşe kapmaca oynar gibiyiz. Ağzına tıktıktan sonra kaşık elde hazır bekliyorum, ağzının sağ köşesinden çıkardığında toplayıp yine tıkıyorum, bu sefer soldan çıkardığında yine toparla ağzına tık derken çikolata yiyen çocuklar gibi heryeri siyaha boyanıyor. Güç bela başarmaya çalışırken bir de balık yağı çıktı içirmemiz gereken. Olmuyor işte, içmiyor güzel kızım. Doktorumuza sorduğumda ilaçları çok güzel ayırt ettiklerini, ilacı şırıngayla vermemizi önerdi. Bir plastik şırınga alıp (iğnesiz elbette) açık ağzına pistonla ittirmeye çalıştım ama sonuç aynı, yine sağdan soldan akan siyah demir-vitamin karışımı. Korkum ek gıdaları kaşıkla vermeye çalıştığımda yemek istemeyecek olması. Doktorumuz yemeğin tadını alınca sorun olmaz dedi ama bilemiyorum.

Anneler bana yardım edin, siz nasıl veriyorsunuz (ya da veriyordunuz) demir damlasını?

Giyinmeyi bilmek

Geçenlerde Ankara'ya gittiğimde yazlık giysilerimi de alıp geldim. Evime sürekli olarak geldiğimden beri zaten ya annemler gelirken onu bunu getiriyorlar, ya da ben gitmem gerektiğinde birşeyler toparlamaya çalışıyorum. Halim aynen Laleli'ye bavul ticareti için gelenler gibi. Boş bavulla girip tıka basa doldurup dönüyorum. Geçen yazı hamile pantalonları, etekleri ve bol tişörtlerle geçirince normal kıyafetlerden bayağı uzak kalmış, vitrinlerdekilere bile bakmaz olmuştum. Kıyafetlerime bakarsanız, öğrencilerle birlikte olmanın etkisiyle herhalde genelde spor giyiniyorum, çoğu kez de bir tişört ve kot pantalon yeterli oluyor.

Kıyafetlerimi elden geçirirken artık değişiklik yapmam gerektiğini farkettim. 3 faktör var bu kararımı etkileyen:
- 2 çocuk annesi olmam
- Artık asistan olmaktan çıkıp öğretim üyesi olmam
- En önemlisi de 1 ay sonra 39 yaşına girecek olmam.

Spor tarzımı çok da bozmayarak yaşıma daha uygun şekilde giyinmeliyim artık diye düşünürken bu sabah televizyonda bir yarışmaya rastladım. Kadınlar, kızlar muhteşem olduğunu düşündükleri dandik kıyafetler giyerek jürinin karşısına çıkıyor, yarı finale kalmaya çalışıyorlar. Jürinin karşısına çıkmadan önce "en güzel, en şık, en tarz benim" diye ahkam kesen tipler geri döndüklerinde paramparça oluyorlar. Ne tipler gördüm anlatamam, akıllara zarar. Buradan şunu anladım ki Türk kadınlarının çoğunluğu giyinmeyi bilmiyor. Daha kötü şeyler diyeceğim aslında ama ayıp olur, bir gün siz de seyredin, kendiniz karar verin.

Bu tipleri görünce kot ve tişörtlerimin o kadar kötü olmadığına karar verdim ama yine de yaşım itibariyle ufak tefek değişiklikler yapmam lazım. Ama öncelikle kilo vermem lazım.

8 Mayıs 2011 Pazar

İlk anneler günüm :)

Bugün ilk anneler günüm benim. Yıllarca sadece kutlayan olan ben artık kutlananların arasına katıldım, ne kadar mutluyum anlatamam.

Kutlamalar biraz kısıtlı gerçi. Henüz anne ünvanını almamı sağlayan bebeklerimden tık yok. Reklamlardaki mutlu ailelerde hep gördüğümüz çocukların babayla birlikte anneye kahvaltı hazırlaması, tek bir gül eşliğinde annenin yatağına getirmesi, ya da babanın kredi kartını çocuklara vermesi ve çocukların da aklına sadece küçük ev aleti almanın geldiği o sahneler yaşanmıyor evimizde henüz. Ama bebeklerimin beni gördüğündeki gülen yüzleri, ellerini kollarını mutluluklarını ifade edercesine sallamaları benim için en güzel kutlama. İleride yanağıma öpücük kondurarak ya da minik cümleler kurarak da ifade edecekler biliyorum ama şimdilik durum bu.

Bebeklerim yerine sevgili kocam, ailem, akrabalarım ve canım arkadaşlarım kutladı bugün beni. Kocamın kutlaması hem maddi hem manevi oldu. Uzun zaman önce aklımda bir telefon olduğundan bahsetmiştim, belki hatırlayan vardır. (Bir süredir de popüler yayınlarım kısmında yer alıyordu ama sanki işlevinin bittiğini farketmiş gibi çıkıvermiş aradan :) ) Gossip Girl'de o sıralarda kullanılan telefondan etkilenerek çıkmasını beklediğim N97'den bahsetmiştim hani. Çok pahalı olduğu için çıkar çıkmaz almak istememiş, daha sonra fiyatı ucuzlayana kadar da pek çok şikayet olduğunu görüp tamamen soğumuştum telefondan. Emektar N73'üme geri dönmüş, yaklaşık 6 yıldır mükemmel çalışan telefonumdan başkasına bakmaz olmuştum. Zamanla yeni bir telefona ihtiyacım olmadığına kanaat getirmiş, dokunmatik modelleri kullanamam diye önyargı geliştirmiş, Gossip Girl'de farklı sezonlarda farklı şirketlerin sponsorluğu nedeniyle artık yeni telefon modellerini takip etmez olmuştum.

Ta ki 1-2 ay öncesine kadar. Emektar N73'ümün pili artık hemen bitmeye başlamıştı, nerdeyse her gün şarj etmem gerekiyordu. Çocuklar da geldiği için ekstra masraf olmasın diye pilini değiştirmeye karar vermiştim. Aldığımız yeni pil de orijinal olmasına rağmen pil performansını artıramayınca telefonun ömrünün son demlerinde olduğuna karar verdik. Yine de başka telefon istemiyor, nasıl olsa evdeyim, şarja takar idare ederim diyor, ancak işe geri döndüğüm zaman yollarda vs. olmam gerekeceğinden ne yapacağımı da pek bilmiyordum.

Kocam tüm bunlara son verdi neyse ki. Bana ilk anneler günümde güzel bir hediye almak istemiş. Aslında süpriz olacakmış ancak bir çırpıda bir sürü para vermeyi hoş karşılamayacağımı düşünerek Avea kampanyasından yararlanmamızın daha kabul edilebilir olacağını düşünmüş, çok da iyi yapmış. Sonuç olarak Avea'nın 18-24 ay taahhütlü cihaz kampanyalarından birine başvurduk ve ayda 60 tl ödeyerek bir N8 sahibi oldum. Kampanyadan faydalanması için hat sahibinin olması gerektiğinden sürpriz bozulmuş oldu ama olsun, içime sinen ve toplamda çok fazla görünse de aydan aya az miktarda ödeyeceğim güzel bir telefonum var artık. (Aylık 1GB internet de cabası). Dokunmatik ekranlı telefonlara olan ön yargım da kırılmış oldu böylece, kullanımları gayet kolaymış, mesaj yazmak iddia ettiğim gibi zor değilmiş. En güzeli de 12 mega piksel kamerasıyla bebeklerimin harika fotolarını çekecek olmam.

2 bebek + bir N8 + bir sürü iyi dilek ve kutlama = Harika bir ilk anneler günü.

Hepinizin anneler gününü kutlarım.

6 Mayıs 2011 Cuma

Anneler günü geliyor yavaş yavaş

Bu yıl ilk anneler günümü kutlayacağız. Hep kutlayan olan ben ilk defa bu sene aynı zamanda kutlananlar kervanına katılacağım. Bebeklerim elbette ki en güzel hediye bana ama kocam sağolsun, ilkler özeldir diyerek harika bir hediye aldı bana. (Bu aynı zamanda ilk babalar günümüzü yavrularımız en güzel hediye diye geçiştiremeyeceğim anlamına geliyor :P ).

Ne mi aldı? Şarj olsun da önce, sonra çektiğim fotolar vs. eşliğinde anlatayım :)