29 Kasım 2011 Salı

Dünyanın en güzel şeyi

Dünyanın en güzel şeyi nedir diye sorsanız herkesten değişik cevaplar alırsınız. Cevaplar kişiden kişiye, bir kişide de zamana göre değişir elbette. Bana bundan 1 yıl ve daha öncesinde sorsaydınız ne cevap alırdınız bilmiyorum, hatta hatırlamıyorum. Pek çok şey söylemem olası. Ama şu anda diyebilirim ki, dünyanın en güzel şeyi bebek-çocuk kahkahası. Hele de kıkırdayarak gülüyorlarsa :)

22 Kasım 2011 Salı

Kafamı kaşıyabiliyorum ama başka şeylere vaktim yok

Doçentlik sınavından sonra işlerimin hafifleyeceğini düşünmüştüm, çok yanılmışım. Uzun zamandır ertelediğim herşeyin üzerime yığılmasına adapte olmaya çalışırken, bir de ek işler çıktı başıma. Bitti diye sevindiğim projemiz yine hortladı, raporu tekrar elden geçirmem gerekti. Bana verilen bir ders için mevcut notlar yerine başka notlar hazırlamaya karar verdim ve hala makale tara, kitap araştır derken uğraşıp duruyorum (manyak mıyım neyim). Bir başka dersin ise notları güncel ancak onları da anlatmadan önce benim çalışmam gerekiyor. Fakültede bu işlere fazla vakit ayıramıyorum çünkü sürekli birşeyler çıkıyor. Evde bebeklerimi yatırınca çalışayım dediğimde de işimin olduğunu hissediyorlar sanki, uyanıp duruyorlar. Oturup birbirimize bakıyoruz yavrularımla. Şu ana kadar en iyi çalıştım yer ve zaman Hızlı Trende geçirdiğim 1.5'ar saat. Onda da bazen uyuya kalıyorum ya, neyse.

Başımı kaşıyacak zamanım yok derler ya, gerçekten öyle. Bu işleri bitirebilsem bebek gelişimi hakkında aldığım kitaplarımı, kütüphanemde duran ve okunmayı bekleyen romanlarımı okumaya başlayarak normal bir insana dönüşmeye çalışmayacağım ama şimdilik umut yok. İkinci dönem daha da yoğun olacak, bakalım nasıl yapacağım.

Günlerin bir süreliğine 24 saatten biraz daha uzun olma ihtimali var mı acaba? İşlerimi toparlayabilsem de biraz nefes alıp fotoğraflarımı düzenlesem, bloguma koyabilsem.

16 Kasım 2011 Çarşamba

Kendi filmimde başrol oynarken

Geçen akşam eve gitmek üzere her zamanki gibi tren garına yürüyordum. Kulağımda kulaklıklarım, bir elimde her gün getirip götürdüğüm, içinde makalelerimin ve daha pek çok ıvır zıvırın bulunduğu çanta-torbam diğerinde bilgisayar çantam. Peronlara giden alt geçitten geçerken saçlarımı dağıtan rüzgar, kulağımda Robbie Williams'dan She's the One şarkısı. Slow şarkı çalarken ve saçlarım uçuşur, ellerimde bavul olmasa da bir tür bagaj taşırken sanki bir filmin sonunda kadın kahraman herşeyi geride bırakır, 3-5 parça eşyasını yanına alarak yeni bir hayata başlamak üzere trene binmek üzere istasyona gidiyormuş ve o kadın kahraman benmişim gibi hissettim. Sahnenin tek eksiği hareketlerimin slow motion olmamasıydı. Ben yürüyen merdivenlerden çıkıp yolcuların binmekte olduğu trene bakarken kamera yüzüme odaklanacak, sahne donacak ve arka planda yazılar geçmeye başlayacaktı sanki.

Saçma sapan düşünceler işte, kafayı yiyorum galiba yavaş yavaş :)

10 Kasım 2011 Perşembe

Unutmasak

Atamızın aramızda ayrılışının yıldönümü bugün. Gittikçe daha çok unutturmaya çalışanlara pabuç bırakmayalım, Atamızı ve yaptıklarını unutmayalım, Nutuk'u en az bir kez okuyalım, çocuklarımıza okutalım, kendi tarihimizi öğrenelim, sadece dizisi çekilince merak sarmayalım.



Atamızı unutmayalım ve daha da önemlisi unutturmayalım.

8 Kasım 2011 Salı

Tam 1 yıl oldu

Tam bir yıl önce bu saatlerde son hazırlıklarımı yapıyor, yarın bebeklerime kavuşacak olmanın heyecanı ve mutluluğuyla uyumaya hazırlanıyordum. Bazen 1 yılın geçtiğine inanamıyorum, özellikle bebeklerime baktıkça bir rüyadayım gibi geliyor, öyle mutlu oluyorum ki meleklerime bakarken.

Bu gece de tatlı bir heyecan içindeyiz, yarınki partimiz için salonumuzu süslüyoruz. Hayvan figürü yapılan uzun balonlardan almıştım, internetten ne yapabilirim diye araştırıp bir iki de balon patlattıktan sonra minik kanişler yapabildim. Tüm hazırlıklarımız bitsin, yarın hepsini fotoğraflar yayınlarım ilk fırsatta.

Geçen sene bugün yazdığım yazıyı okudum az önce de. Hastaneye yatış yapıp evci çıkmış, öğle tatilinde de buradan ayrılmayın demelerine rağmen kaçıp, kurdele almak için kocamla çarşıya çıkmıştım. Son ana kadar gezmiştim anlayacağınız. Siz de okumak istersen buraya buyrunuz.

Meleklerim artık karnımda değil, yanı başımda. Tıpış tıpış yürüyorlar, her gün yeni bir mutluluk yaşatıyorlar bize. Her gün şükrediyorum meleklerim için. Darısı isteyen ve bebek bekleyen herkese inşallah :)

5 Kasım 2011 Cumartesi

Parti zamanı



Kurban Bayramının son günü bebeklerimin yaşgünü. Parti için hazırlanmaya başladık çoktan. Bayrama denk gelmesi pasta vs. siparişimizde aksamaya neden olur diye korkuyorduk ama korktuğumuz gibi olmadı, resimli pastamızı sorunsuz teslim alabileceğiz. Parti süslerimizin de siparişi verildi, kargo şirketi muhtemelen yarın getirecek. Bebeklerim için parti kıyafeti alayım dedim (özellikle kızım için tüllü müllü bir elbise) ama öyle uçuk fiyatlar var ki bir kez giyecekleri kıyafetlere toplamda asgari ücretin neredeyse yarısına yakın bir para vermeyi içim elvermedi, kızıma mütevazı bir elbise, oğluma kot pantalon üzerine giyebileceği V yakalı bir kazak alıp artan parayı diğer parti hazırlıklarına aktardım. Davetliler bu yıl sadece aile fertleri, biraz daha büyüyüp arkadaş edindikçe parti kitlesi de büyür herhalde ama ilkinde biz bizeyiz. 1 şeklindeki mumlarını daha bebeklerime hamileyken almıştım da herkes gümüştü bana. Ama bakın işte zaman su gibi akıp geçti, mumların yakılma zamanı geldi bile.

Parti fotoları? Daha yaz tatili ve bebeklerimin odasının fotolarını toparlayıp koyamamışken yaşgünü fotolarını elbette koyacağım demem ne kadar inandırıcı bilmiyorum ama koymaya çalışacağım.