10 Temmuz 2008 Perşembe

Geçmişe yolculuk

Zaman makinesi henüz icat edilmedi ama aslında bizi geçmişe döndürmesi için bu kadar karmaşık bir alete gerek de yok. Burnumuza gelen bir koku, ağzımızdaki bir tat, duyduğumuz bir şarkı bizi geçmişe götürmek için yeterli. Özellikle koku ve tat hafızamız inanılmaz. mp3 player'ımdaki şarkıları dinlerken böyle bir yolculuk yaptım ben de. Rock ve pop ağırlıklı olmak üzere şarkılar dinliyordum. Rasgele olarak çalan şarkılardan biri Skid Row grubundan 18 and life idi. Grubu bilir misiniz bilmiyorum, bu şarkıları ben lisedeyken piyasaya çıkan Youth Gone Wild albümlerindendi (yaşım ortaya çıkacak ). Televizyonda seyrettiğim klibini an be an hatırlarım. Hatırlamamın en önemli etkeni de elbette ki solistleri Sebastian Bach idi. Yandaki fotoğrafta tam olarak görülemiyor fakat adamın dümdüz, sarı ama çiğ sarı değil, çok hoş bir renkte (boya olmalı fakat çok iyi tutturulmuş bir renk, zaten eğer doğalsa adam kesinlikle bir ilah) uzun ve inanılmaz derecede gür saçları, kalkık bir burnu vardı. Tam bir erkek güzeli diyelim. O saçları az kıskanmadım, keşke benim de öyle olsa diye az hayıflanmadım. Yıllar geçti, başka albümler de yaptılar fakat benim için Youth Gone Wild albümleri her zaman 1 numara oldu. Yıllar sonra onu yine televizyonda gördüm ama bu sefer CNBC-e'nin yayınladığı bir dizide bir bas gitaristi canlandırıyordu, ara ara görüldüğü bir roldü, sürekli kadroda değildi. Belki görmüşsünüzdür, Gilmore Girl dizisinden bahsediyorum. Başrol oyuncuları olan anne-kızın karşısındakini ne zaman dinliyor da cevap verebiliyor acaba diye düşündüğünüz, neredeyse nefes almadan konuştukları "kadın" dizisi. (Ağbim ve kocam nefret ediyordu mesela, dizi bitince en çok onlar sevindi galiba). Dizideki bazı genç karakterlerin bir rock grubu vardı (adı Hep Alien), gruba bas gitarist aramaya başladıklarında 1-2 çocuk babası, orta yaşlı bir gitarist başvuruyordu ve önce yaşı itibariyle çekimser kalsalar da gitar çalışını duyunca gruba dahil ediyorlardı. Adam bana nedense tanıdık geliyordu ama bir türlü çıkaramıyordum. Daha sonra internette dizi hakkında birşeylere bakarken o adamın Skid Row'un solisti Sebastian Bach olduğunu gördüm. Bana biraz değişmiş geldi haliyle. Öncelikle o hayran olduğum dümdüz gür saçları artık yine uzunca ama kat kesimliydi ve keçe gibiydi sanki. Hayalimdeki görüntüsü var mısın yok musunda büyük ikramiyeler açılınca duyulan şangır şungur sesleriyle yıkılmıştı. Yıllar geçti tabii, hepimiz değiştik, Metallica ve Bon Jovi üyeleri bile saçlarını kestirdiler (Jon Bon Jovi'nin röfleli, kabarık uzun saçları da ayrı bir yazı konusu olur tabii ki), onun da değişmesi doğal. Bu aşamada eski vesikalık resimlerime göz attım. Küçüklükten itibaren çekilen resimlerimi ayrı bir yerde saklarım. Her saç değişikliğinde veya yılda bir vesikalık çektirmeye gayret ederim. Böylece zaman içindeki kendi değişimimi kronolojik bir sırayla görebiliyorum. En yakın zamanda bu permalı saçlarımla da bir tane çektirmeliyim. Baktım da ben o kadar değişmemişim sanki, biraz kilolanmışım ama gerisi aynı gibi sanki. Ya da insanoğulunun en kolay yaptığı şeyi yapıyor, kendimi kandırıyorum :)

1 yorum:

İLKAY dedi ki...

Herşey ve herkes değişir ferulago hanım... değişir:))))
benim lisedeki fotoğraflarıma bakan şenolun ilk tepkisi çok seksen(80'lerdeki aslan yelesi saç kesimleri abartılı kahküller şalvar paça pantolonlar falan) demek olmuştu birde aa çocukmuşsun. Şimdi sadece gençkızım ya o zaman çocuk...