3 Ağustos 2008 Pazar

Tatil bitiyor

Bugün iznimin son günü. Artık işbaşı yapma zamanı geldi. Son 1 haftadır Eskişehir'de evimdeydim. İlk 2 gününde ağbim de bizimle birlikteydi, blog'a yazılacak tatil öncesi ve tatil anılarına ve eklenecek fotoğraflara onunla çekilen fotolar ve gidilen yerler de eklendi. Daha fazla birikmeden oturup yazmam gerekiyor. Tatil sonrası işlerimle birlikte hepsini toparlamalıyım.

Ama yazmadan edemeyeceğim birşey var. Bu son bir hafta bana cennetteymişim geldi. Evimde kocamla beraber olmanın dışında, evimde sessizlik içinde olmayı kastediyorum. Normalde haftasonları evimize geldiğimizde bizi özellikle üst komşularımızın ve bir miktar da yan komşularımızın gürültüsü karşılıyor. Üst komşudan yana hiç şansımız yok zaten. Bir önceki kiracının küçük bir çocuğu vardı. Emekleme dönemi vs gayet rahattık ama ayaklanıp koşturmaya başlayınca kabusumuz olmuştu. Çocuktur koşacak elbette ancak gece 11-12 gibi pek çekilmiyor özellikle de cuma günü yorgun argın Ankara'dan gelmişseniz. Bu yüzden taşındıklarında ne yalan söyleyeyim pek sevinmiştik ancak gelen gideni aratır derler ya, çok doğruymuş. Ev 1-2 ay kadar boş kaldıktan sonra 3 çocuklu bir aile taşındı. Çocuklar 2 kız ve bir oğlan olmak üzere birbirine yakın yaşlarda. Ablalar ilkokulda, en küçük olan ise ya anaokulunda ya da 1. sınıfta tam bilemiyorum. Oğlan herhalde son bulunmasının nedeniyle fazlasıyla şımarık. O yüzden maalesef gece gündüz tepemizde koşturmaca hiç eksik olmuyor. Duvarlar kağıt gibi de olunca çocukların birbirlerine bağırıp çağırmaları, bir süre sonra babalarının karşılık vermesi dayanılacak gibi değil. Anneleri de sanıyorum ev hanımı ve oldukça titiz. Evi her gün mutlaka süpürüyor. Temizlik güzel şey tabii ama süpürme işlemi sürekli olarak ve genellikle sabahın erken saatlerinde dan dun duvarlara vurularak yapılınca sinir bozuyor. Her gün yapıldığını bilince de "acaba ne zaman başlayacak" endişesi, gerilimi de cabası. Yan komşularımızın da küçük bir oğlu var. Bebekken ağlamasını elbette ki tolere ettik, olacak o kadar ama biraz büyüyüp akciğer kapasitesini keşfetmesi bizim için yine iyi olmadı. O yüzden tatilden dönüp de her iki komşularımızın da evde olmadığını anlayınca dünyalar bizim oldu. Sessizlik ne güzelmiş. Ne tepemizde koşturan ayaklar, ne bağırış çağırışlar, ne televizyonun sesi gümbür gümbür açılarak seyredilmesi ne de gecenin ikisinde garip bir şekilde bağırarak ağlayan bir çocuk ve onu susturmaya çalışan, bu esnada da garip şarkılar söyleyen bir baba. Uzun sürmeyecek biliyorum, fırsat varken bu anın tadını çıkarmalı...

Hiç yorum yok: