12 Temmuz 2009 Pazar

Yine twilight


Geçenlerde bahsettiğim filmin kitabını da bitirdim (neslihan'a teşekkürler). Filmler genelde kitapları tam olarak yansıtmaz (yansıtamaz) ya, bu film de bir istisna değilmiş onu gördüm. Kocamın içini bayan yavaşlıktaki filmin kitabı feci sürükleyiciydi, ya da kadın olduğum ve farklı düşüncelerim, hislerim olduğu için ben sürüklendim bilmiyorum. Kitaptaki bazı detaylara filmde yer verilmemişti, senarist, yönetmen ne yapsın, ancak bu kadar oluyor, onlar da haklı. Her detay verilse saatler, günler sürerdi film.

Böylece genç kızların neden Edward diye kendilerini yırtığını da daha iyi anlamış oldum. Muhtemelen kitabı da okumuşlar, hatta filme daha sonra gitmişlerdir. Kitapta okudukları Edward ile beyazperdedeki Robert'ı birleştirince de "Edwaarrrrdddd, bizi de sev, bizi de ısır".
Bir vampir ve insan arasındaki aşkı anlatan filmleri-dizileri daha önce de gördük. Buffy Vampire Slayer dizisini hiç kaçırmadan seyrettim mesela. Oradaki ruhu olan vampir Angel (David Boreanaz) ve Buffy (Sarah Michelle Gellar) arasındaki aşk dillere destandı. Angel yani eski adıyla Angelus bir çingene kavmi tarafından lanetlenip ruhuna kavuşturuluyordu, o yüzden de insan öldüremiyor, eskaza öldürürse o kişinin çektiği tüm acıları hissediyor, ruhu azap çekiyordu. O yüzden Buffy'nin koruyucu meleği olarak kötü vampirlerle ve kötü her türlü yaratıkla savaşıyordu. Buffy ile aralarındaki aşk çok güçlüydü, vampir kötüdür, insanı ham yapar, vampirleri öldürmeliyim ikilemleri arasında başlayan ve fiziksel temasa izin vermeyen bir aşktı. Çünkü lanete göre Angel eğer hayatında büyük bir mutluluk yaşarsa yine ruhunu kaybedip kötü bir vampir olacaktı, nitekim de oldu. Gerisi uzun hikaye.
Angel 2. sezondan sonra kendi dizisine başlayınca (ki o diziyi de seyrettim) Buffy için başka bir vampir sevgili bulundu. Bu da önceden kötü bir vampir olan ama bazı bilim adamlarının kafasına taktığı çip yüzünden insanlara saldırdığında korkunç baş ağrıları çeken, o yüzden kötülere karşı savaşan korkunç ancak vampir olmadan önce de bir o kadar romantik olan bir şairdi. Buffy ile inişli çıkışlı bir ilişkileri oldu. Ama burada da aşk, vardı, tutku vardı.
Bu kitaptaki vampir-insan ilişkisi ise daha farklı bir şey gösteriyordu. Filmde fazla anlatılamayan ama kitapta tüm detayları verilen şey vampirin insana olan aşkı ve insana olan açlığı arasında kendini kontrol etmeye çalışması, insanın ise vampirden büyülenmesi ve kendisini kolaylıkla öldürebileceğini bile bile yakınında olmak istemesi, hatta onun yanında kendini güvende hissetmesi. Fazla detay vermeyeyim, ilgilenirseniz okuyun. Yani olay geçen filmden sonra yazdığım "vampirin ihtiyaç anında insanın yanında olması, koruması" kadar basit değilmiş.
Ben kitabı beğendim, hatta bugün serinin diğer iki kitabını almaya gidiyorum. Benim de kitaplara olan açlığımı dizginlemem, tatile çıkana kadar okumamam gerek ki gitmeden önceki işlerimi yapabileyim :)
Ve elbette serinin diğer filmleri de çıktığı zaman alınacak, hatta sinemada seyretmek için koca ikna edilmeye çalışılacak.
Filmleri ve kitapları almayı istememin bir nedeni daha var. Bu filmler ve kitaplar da kült mertebesine erişecek, bundan eminim. En azından gençler arasında. Yıllarca televizyonda gösterilecek, Harry Potter serisi gibi ilgi çekecek. Harry Potter'ın 6. filmi bu hafta vizyona giriyor mesela, filmi görmek için sabırsızlanıyorum. Ne diyordum, Harry Potter nasıl bir efsane olduysa bu seri de olacak. Ve ben bu serinin de efsane oluş aşamalarında bulunmak istiyorum. Sadece kendim için değil, çocuklarım için de. Şöyle birşey anlatayım size, daha açıklayıcı olacak bu şekilde. Clive Cussler'ın macera kitaplarını çok severim. Kendisiyle bir yaz tatilinde İzmir'de Gaziemir Migros'tan tesadüfen aldığım İnka Altını kitabıyla tanışmıştım. Dirk Pitt adında bir NUMA elemanının maceralarını anlatıyordu. Kitabı bir solukta okumuştum. Sonradan bu kitabın bir serisini olduğunu öğrenince çok sevinmiş, diğerlerini de almak istemiştim. Kitaplar uzun yıllar önce Altın Kitaplar tarafından basılmıştı ve artık piyasada yoktu. Yavaş yavaş tekrar basılıyordu. Bulabildiğim kitapları okudum, diğerlerini heyecanla beklemeye başladım. Bir arkadaşımın babasında eski serinin tümünün olduğunu öğrenince çok şaşırdım ve sevindim. Kitaplarına zarar vermeyeceğimi, el üstünde tutacağımı anlayınca ödünç alıp okumama izin vermişti arkadaşımın babası. vay canına demiştim, arkadaşıma ne mutlu ki evlerinde bu kitaplar var. Zaman içinde kitaplar raflardaki yerlerini aldılar ve ben de kendi serimi oluşturabildim.
İşte ileride çocuklarımın da benim gibi hissetmesini, bu kitaplar evimizde olduğu için mutlu olmasını, hatta arkadaşlarına hava atmasını istiyorum. Demeliler ki, "annemde Harry Potter serisinin tüm filmleri ve kitapları var, hatta kitapların bazıları ingilizce. Twilight serisi de var, ne kadar şanslıyım". Çünkü inanıyorum ki bu iki seri ileride de şimdiki kadar popüler olacak ve ben sadece kendim için değil, çocuklarım için de yatırım yapmış olacağım.

2 yorum:

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Ben Alacakaranlık serisini yeğenim ve öğrencilerimden öğrendim. Filmi kitabı okuduktan sonra izledim. Kitap çok sürükleyiciydi. Serinin en son kitabı şafak vakti ayrı bir güzel. Her ne kadar okurken, bu yaştan sonra vampirlerle hoş bir diyaloğa girmiş olmam bana komik gelse de, hepsini okudum zaten iyi bir okur bir serinin bir kitabını azami 3 günde bitiriyor. Size iyi okumalar dilerim. Bu arada konusu çok farklı bir kitap ama bence bu yıla damgasını vuran romanlardan biri olan Aşk'ı da okumadı iseniz öneririm size.
Sevgilerimle...

ferulago dedi ki...

özlem, ben de nasıl sürüklendiysem artık 2. kitabı 2 günde bitirdim. Diğerlerine başlamamak için kendimi tutuyorum. Tatile ayırdım onları :)