21 Nisan 2012 Cumartesi

Veni vidi vici

Gerçi başlığa bunu yazdım ama Zile Belediyesi bu ifadenin marka tescil belgesini almış, şimdi bana da yazının bir köşesine adımızı koyun derler mi acaba?

Soranlara, merak edenlere selam olsun, tozlar, fırtınalar içinde gittim geldim. Bir sürü uçuş iptal olmuşken benimki sadece 10 dakika rötar yaptı. 15:00 uçağına binmiştim, çok da iyi olmuş, 17:55 uçağı 1.5 saat rötar yapmış ertesi gün duyduğuma göre.

Toz bulutu ne kadar feciydi, keşke telefonu salak gibi kapatmayıp uçuş moduna alsaydım da size göstermek için birkaç foto çekseydim. Sarı toz bulutu içinde feci rüzgarla hafif sarsıla sarsıla havalandık. Karanlıkta uçmak gibiydi, gerçi gece bile yıldızların parıltısı olur ama bunda sadece sarı bir toz vardı etrafta, göz gözü görmüyordu. Neyse ki uçağın radar sistemi vs. var da pilotlar nereye gittiklerini biliyorlar. Sonra bulutların üzerine çıktık, altta bembeyaz bulutlar, üstte masmavi gökyüzü, parlayan bir güneş, aynen yağmurlu havada olduğu gibiymiş yani. Arada bulutlar aralanıp da aşağıyı görmemize izin verdiğinde sapsarı toz bulutu görünüyordu, o pamuk gibi bulutların arasından ne kadar kötü göründüğünü tahmin edemezsiniz. O toz içinde olup o havayı soluduk ya, ciğerlerini yıkayası geliyor insanın.

Kıbrıs da aynı durumdaymış ama biz gidene kadar bayağı düzelmiş dediklerine göre. İndiğimizde kapalı bir hava vardı sadece, tozlar gitmişti.

Dönüşte hiç sorun olmadı. Hava güzeldi, tozlar gitmişti veya yağmur yağan yerlerde aşağıya inmişti. Bir ara türbülansa girip hafif sallandık. O sırada rüzgarın hızı kaptan pilotun dediğine göre 200 km/saat imiş. Fırtına zamanı kaç olduğunu düşünemedim bile, vay canına.

Hep yazacağım unuutuyorum, hazır fırsat varken yazayım. Esenboğa yolundaki bazı gecekondular yıkıldı, TOKİ yeni binalar yaptı duymuşsunuzdur. Şehrin girişini güzelleştirdiler yani. Çok da iyi olmuş aslında. Çankırı'da çalıştığım dönemde (fakülte öncesi) her hafta eve gelip haftabaşı geri dönerdim ve havaalanı yolundan geçerdik. O kadar kötü görünürdü ki o tepeler. Özellikle yabancıların Ankara denince ilk o manzarayla karşılaşması hoş olmuyordu cidden. Şimdi bayağı modern görünüyor.

Ama güzelleştirme yapacağız diye bir miktar da abartmışlar bence. Yol boyunca pek çok apartmanın aynı şekilde olduğunu gördüm. 2-3 bina olsa müteahhit aynıdır, aynı şekilde tasarlamıştır dış cepheyi dersiniz ama onlarca ev aynı kaplamaya sahipti. O zaman anladım durumu. Yoldaki apartmanları tek tip hale getirmeye çalışıyorlar demek ki. Kahverengi ahşap gibi kaplama, doğramalar metalik gri. Tüm apartmanlar bu şekilde. Ama sadece ön yüzler böyle olduğu için yandan görünümleri eski halleri gibi. Sanki filmler için kurulan platolardaki bina gibi görünen ama arkası boş olan karton kaplamalar gibi. Komik bir şey olmuş bence. Ya komple kaplatsalardı ya da boşverselerdi keşke. Neyse.

2 hafta önce gittiğimde Kıbrıs'a nispeten yaklaşmışken yanımızdan bir uçak geçmişti. Uçuş halindeyken hiç yanımızdan geçen uçak görmemiştim, şaşırdım bir an. O kadar hızlı geçiyordu ki normal olarak. Bizim hız 750 km/saat, onlarınki de muhtelemen aynı olunca fizik kuralları gereği daha da hızlı gibi görünüyor camdan bakarken. Çok hoşuma giden bir görüntüydü, paylaşayım dedim.

Kıbrıs'ta yaz başlamış, 2 hafta önce yeşil olan tarlalardaki otlar biçilmiş, her yer sapsarıydı. Kıbrıs'ın bitmeyen yazı başlamış olmuş anlayacağınız.

Kıbrıs'ı hala görmedim. Çarşamba akşam git, notları toparla, ertesi gün derse gir, öğlen hemen havaalanına gidip geri dön, 19:00 trenine yetişmek için koştur derken 5 seferdir gitmeme rağmen Lefkoşa merkeze inemedim bile. "Ooo, Kıbrıs'ta gezersin artık, kumarhanelere falan gidersin, Girne'ye mutlaka uğra" diyenlere duyurulur. Etrafta dolaşan taksi olmayınca Lefkoşa'ya inmek bile sorun oluyor, oysa inip ne kadar değişmiş diye görmek isterdim. En son 2004 yılında gitmiştim Kıbrıs'a. Ağbim orada oturuyordu o zaman eşiyle ve arasıra gider gezerdim. Son 8 yıldır bayağı değişmiş olmalı ama göremiyorum işte. Üniversiteyi bile ancak geçen gidişimde gezip kütüphaneye uğrayabildim.

Kıbrıs macerası gelecek yıl da devam eder mi bilmiyorum ama etmeyebilir diye bir ara en azından şehir merkezine inmem lazım. Bakalım başarabilecek miyim.

2 yorum:

GeCe dedi ki...

bence dönem sonuna doğru birkaç dersi açık havada hatta plajda yap çocuklar da sevinir :)) sağ salim gelmene sevindim ben de twitterdan falan öğrendim korkunç bir fırtına olduğunu

ferulago dedi ki...

GeCeciğim, yorumunu atlamışım kusura bakma. Artık mailde yayınla sekmesi olmayınca unutuyorum bazen. Lefkoşa deniz kenarında değil maalesef. Ama olimpik havuzları var, belki o olabilir :)