Etrafımda bir sürü şey oluyor. Çoğunluğuyla yollarda karşılaşıyorum. Bu aralar yürüyüşü artırmaya çalıştığım için yazacak malzeme de çok. Gözüme takılanlar işte bunlar:
- Geçenlerde metronun içinden geçerken etrafta balon şeklinde uçuşan sabun köpükleri gördüm. Hayırdır derken bir de baktım ki bir yavru balonları yakalamak için koşturuyor, elinde de sabun köpüğü tabancası (ya da adı herneyse). Geçen senelerde Kızılay'da hazır deterjanlı su +aparatını satarlardı, işi büyütmüş oyuncakçılar. Biz de küçükken oynardık balonlarla. Alt katlarda oturan arkadaşlar (genellikle ben) su dolu bir bardağa pril koyardı, sonra alırdık bir tahta mandalı daldırırdık sıvıya, çamaşırı tuttuğu yerlerin oluşturduğu açıklığa üfler balon yapardık. Aşağıdakiler de koştururdu yakalamak için. Çocukken çok salak mı oluyoruz yoksa küçük şeylerden mutlu olmayı bilebildiğimiz için daha mı akıllı acaba? Balon yakalamak için kahkalarla gülerek koşturduğumuzu hatırlıyorum, güneş ışınlarının balonlardaki renkli yansımaları da cezbederdi ayrıca, sıkılana kadar balon yakalardık. İşte bunda da teknoloji devreye girmiş, bas düğmeye yap balonu.
- Antares'ten eve dönerken sağlıklı yaşam parkurunda kocasıyla birlikte yürüren bir kadın gördüm. Biz kadınlar yaşlandıkça iyice kokoş oluyoruz, ben de istisna değilim. Teyzem saçlar sarılmış, kulaklarda kocaman küpeler, ayakta siyah tayt, üstünde kırmızı ve payetli boncuklu bir bluz yürüyordu zayıflamak için. 20 yıl sonra ben nasıl olacağım acaba çok merak ediyorum.
-Sabah otobüste yanımdaki adam hapşurdu. Ağzını eliyle kapatarak mikropların virüslerin yayılmasını önledi aklı sıra. Sonra da önce avcuna baktı, sonra da basma düğmesinin üstünde olduğu demiri hemen düğmenin dibinden tutmaya devam etti. Mikroskopik görüşlü gözleriyle önce virüs var mı yok mu diye taradı herhalde, olmadığını görünce de demiri tutmakta sakınca görmedi. O indikten sonra bir kız geldi ve aynı yerden tutuverdi demiri. Geçsin mikroplar, bulaşsın virüsler. Hayır korkum bu tipler yüzünden sürekli ellerini kolonyalı mendillerle silen, dışarıda herhangi bir yere dokunduktan elini antibakteriyel sıvılarla dezenfekte eden biri haline gelmek. Yapmayın etmeyin, akıl sağlığımla oynamayın.
-Haftasonu AÖF sınavına giderken yanımda bir çift sınavdan konuşuyorlardı. Adam kıza hangi derslerin sınavına gireceğini sordu. Kız birini hatırlayamadı. Adam sınavın kaçta başladığını sordu, kız onu da bilmiyordu. Tamam velinimetimiz olur kendisi, sağolsun ama madem ilgin yok neden okuyorsun be güzelim (gerçi buna okumak denmez herhalde). Bütünlemelerde salon başkanın ben olurum inşallah.
- Sabah trafik ışıklarında bekliyorduk. O ışıkların kadrolu dilencisi olan yaşlı teyze elinde minik pet şişeler yavaş yavaş geldi, önce şişeleri ofisine koydu (çimlerin arasına) sonra da mesaiye başladı. Hasılat görebildiğim kadarıyla kesattı ama akşama kadar benim günlük maaşımdan daha çoğunu kazanmış olur nasıl olsa. Boşa okudum, doktora yaptım, kapsaydım bir trafik ışığı yaşamıştım.
- Geçenlerde hızlı trenle dönerken bu sefer daha önce seyretmediğim bir filmi koydular. Kısa filmdi ama yine sonunu göremedim. Bu sefer cidden şikayetçiyim.
Gözüme takılanlardan sonra gelelim bende olanlara.
- Bugün yine diyetisyen randevum vardı. İstediğim kadar iyi değildim bu aralar ama olacağım. Hormon dengem biraz alt üst, onun da büyük etkisi var muhtemelen ama artık nihayet düzene giriyor. Bünyeye de yazık tabi, bir ara hamileydi, hormon salgılamasına neden olan birşey vardı ortada, sonra bir baktı yok. Ne yapacağını şaşırdı tabii. Ama düzeliyor neyse ki.
-Haftasonu sıhhiye orduevinin bahçesinde oturmuş sınav saatimi beklerken etrafa bakındım. Yaşlı teyzeler kokoşluğun doruğunda olmak üzere gelmiş oturuyorlardı. Muhtemelen kocaları vefat etmiş, vakit geçirmek için arkadaşlarıyla buluşan kadınlar ama bazıları nasıl da hala hayat dolu, bakımlı. Çok takdir ettim valla. Karşımda bir de çekirdek aile vardı, sonradan babaanne ve dede de geldi. Babaanne yavruyu uzaktan sevmeye koyuldu: "Aşkımmmmm, birtanemmmm, nasılsın? " Arada aklına geldikçe çocuğa "aşkııımmmmm" demeye devam etti. Aşkım lafının çocuklara söylenmesine gıcık olurum, aranızda yapanlar var mı bilemem ama kusura bakmayın gıcık oluyorum işte. Çocuğa aşkım denmemeli bence, çocuklarda kavram karmaşası yaratmaya hiç gerek yok. Sonra kadın bir ara "Aşkııım, kızıııııım" dedi ve ben koptum. Çocuk erkekti çünkü. Zaten daha fazla dayanamayıp mp3 playerımı taktım kulağıma. Arada hafif esintiyle burnuma gelen hanımellerinin kokusu, elimde çay, kulağımda güzel bir müzik pek güzel vakit geçirdim. Ah bir de kocam olsaydı yanımda.
-Geçen hafta belim tutulmuştu. Oturup kalkma, oraya buraya eğilme mümkün değil, yapabilirsem de ay, uy diye diye. Sadece ayaktayken ve yürürken rahattım. Yaşlanıyoruz tabii, ondan herhalde. Tam ne güzel geçiyor derken dün yine hortladı. Yine etrafta yaşlı kadınlar gibi ay uy diyerek geziyorum. Elimden birşey düşürmeye korkuyorum, eğilip almam bayağı uzun sürüyor çünkü.
Daha bir sürü şey var aslında ama aklıma gelmiyorlar, yazarım nasıl olsa :)
1 yorum:
eğlenceli bir yazıydı hangisine yorum yazsam şaşırıdm şu tabancalara bnde takıldım gerçekten çocuklar her şeyde kolaycılığa alıştırılıyor zaten biz en büyük balonu kim yapıcak diye uğraşır dururduk
Yorum Gönder