4 Ağustos 2009 Salı

Tatilin devamı

Bu yıl hiç daha önce hiç olmayan bir şey oldu: tatilde resmen kavruldum. Dün yazdığım gibi, kaybettiğimiz yüzüğü aradığımızda bile bu kadar kötü olmamıştım oysa. Olay şöyle gerçekleşti. Öğlen sıcağında feci halde esen rüzgar sayesinde yanmakta olduğumu farkedemedim. Sağ tarafa doğru yan yatmış halde dergi okurken cascavlak yanmışım. Vücudumun sol tarafı pembe-kırmızı, sağ tarafı beyaz halde dolaştım günlerce. Pembe kısımlara dokunmanın bile acı vermesi, 2 gün boyunca güneşe çıkamama, denize gidememe de cabası. Şimdi de kalıplar halinde soyuluyorum. Tabii ki soyulan kısımlar vücudumun sol tarafı. Çok renkli birşey oldum çıktım. :)

Tatilde yine etrafta bir sürü köpek gördük. Boyunlarında tasması olan cins köpekler yine ortalığa atılmış, kiminin kulağında belediyenin küpesi var kimininki yok. Onları buralarda bırakıp giden sahiplerine bir kez daha kanet okudum. Be adam, kimbilir kimin hevesini tatmin etmek için aldın o köpeği, zor gelince de buraya bırakıp gittin. Hiç mi için sızlamadı bu hayvan bundan sonra ne yer ne içer, kendini sokak köpeklerinden nasıl korur diye? Evde önüne mama, su konmasına alışkın olan bu garipler ne yapacak sen çekip gittikten sonra? Onu da bırak, bu hayvan seni kayıtsız şartsız sevmedi mi? Onun hayatından bu sevgiyi alıp gittin, kendinin reddedilmiş hissetmeyeceğini, üzülmeyeceğini, duygularının olmadığını mı düşündün? Eminim geri gelsen o hayvancık seni anında affeder ama sen kendini nasıl affedeceksin? Reziller.

Hayvan sevgisizliğinin bir diğer boyutunu da gördüm tatilde. Annem bahçenin kenarına yoğurt kapları içinde su bırakır. Gelen geçen köpekler, kediler ve bazen de kuşlar su içtikçe içimiz ısınır, mutlulukla izleriz o sıcaktan bunalan hayvanların susuzluklarını gidermesini. Şu anda Eskişehir'de de panolarda "kapılarımızın önüne bir kap su koyalım" şeklinde kampanya ilanları var, umarım koyan olur. Koyan olur da, ya o kapları alıp gidenler ne olacak? Olmaz demeyin, oldu işte. Bir sabah suyu değiştirelim dediğimizde yoğurt kabının yerinde olmadığını gördük. Be adam, alelade 2.5 litrelik dandik yoğurt kabından ne istedin, sana mı lazım oldu? Yoksa hayvanların su içtiğini gördün de buraya dadanmasınlar mı dedin? O hayvanların sıcakta dil bir karış dışarıda dolaştığını hiç mi görmedin? Sıcaktan bunalan, bu yüzden gölgelerden yürümek zorunda kalan köpeği görünce de mi için acımadı?

Kısacası etrafta hayvan çok ve maalesef bunların çoğu da insan formunda.

6 yorum:

lale kunt dedi ki...

çok doğru söylüyosun canım.. o su kapları kovalasın insan müsveddelerini ne diyeyim ki başka? birgün bu sevgisizliklerinin karşılığını alacaklarını umuyorum.. bir yudum suyu çok görüyolar, ben de eski evde su koyardım hep o kaplar tek tek atılırdı. mama kabı almıştım güzelce, bi tarafına mama bi tarafına su koyuyodum atmışlardı. inadım inat hergün yeni bi yoğurt vs kabıyla sahalara geri dönüyodum :)
bu arada önceki yazına yorumumu da buraya yapayım, tatilimi aynen senin gibi sürekli okuyarak geçirdim.. harikaydı.. önceki gün aldığım diğer kitabı da bitireyim kendime ödül olarak alacakaranlık serisini de mutlaka alıcam..
kitap tavsiyelerine devam... di mi? :)
öptüm kocamannnn

ferulago dedi ki...

uyuz cadı, o köpekleri her sene daha da artmış olarak gördükçe içim burkuluyor, her seferinde eski sahiplerine küfrediyorum :(

Kitap tavsiyelerim umarım işine yarar, zevkler değişiyor çünkü. Edward diye kendini yırtan küçük kızlardan değil, 37 yaşında eşek kadar kadınım ama sürüklendim kitabın sayfalarında :)

Sndrfknella dedi ki...

Eskişehirde de geri dönüşümü yürekten değil fiziken destekleyen (tamamen "duygusal" nedenlerle de olsun) çöp toplayıcı çocuklar/adamlar var mı bilemiyorum ama İstanbul'da bizim bilumum plastik su kaplarımız özellikle plastik toplayan gruplar tarafından alınıyor. Biz de inatla her gün yeni bir kap bırakıyoruz içi su dolu ;)

Sevgiler :)

ferulago dedi ki...

Sndrfknella, belediyelerden biri düzenli olarak geri dönüşüm yapılacak materyalleri toplatıyor burada, o yüzden bunları toplayanları bizim buralarda hiç görmedim galiba burada (ya da bakmıyorum). Ama eminim alan veya atan olur :(

GeCe dedi ki...

çok oldu bende kadıköyde bir sokakta gördüm yoğurt kovası içinde su ama iple pencere demirine bağlanmış, neden bağlı acaba derken herhalde onu da alıyorlar diye düşündüm

insanlar ne ister bir kovadan bilmem

ferulago dedi ki...

GeCe, o plastiği de almayıverseler onlar için birşey farketmez ama zavallı hayvanlar için çok şey değişir. Yoğurt kovasını zincirlemek zorunda kalmak aslında çok utanç verici.