Yine çok kısa bir aram var, onu da yazarak değerlendireyim dedim . Sabah yine yaz kabusumla karşılaştım çünkü. Her yaz oluyor bu, o yüzden hevesle gelmesini beklediğim yaz bir yandan da içimi kaldırıyor.
Benim yaz kabusum terliklerden, açık ayakkabılardan fırlayan bakımsız ve dolma ayaklar. Ayak fetişisti falan değilim, sakın ha böyle algılamayın. Sadece göz zevkimin bozulmasından rahatsızım. Havalar ısındı mı herkes atıyor kapalı ayakkabıları bir kenara çıkarıyor yazlık ayakkabı-terliklerini. Özellikle orta yaşlı ve yaşlı teyzeler topukları nasırlaşmış ayaklarını burnuma sokarcasına dolanıyorlar etrafta. Bu sene iyice hakimiyetini ilan eden babet modası maalesef bu kötü görünüme bir dur diyemiyor çünkü o yaşlı teyzeler babet girmiyor. Sadece nasırlı topuklar olsa da iyi, bir de ayakkabıdan, terlikten fırlayan topuklar, dolma ayaklar var. Terlik bir numara küçük alınır zihniyeti açık ayakkabılarda da hüküm sürüyor, sonra da ayaklar birer parmak taşıyor giyilenlerden. Hem taşmış, hem de nasırlıysa ıyyhhhh.
Bu sabah gördüğüm ise biraz daha değişikti. Kendi haline bırakıldığında zarif, bantlı bir açık ayakkabı vardı kadının birinin ayağında. Ancak kadının ayakları biraz büyük gelmiş ayakkabının her yerinden taşıyordu; o zarif ayakkabı dolma ayakların altında "kurtarın beni" diye bağırıyor gibiydi. Külkedisinin üvey ablaları geldi aklıma. Kadınlarımızı uyarıyorum, tezgahtarların "çok yakıştı, bu kadar mı güzel durur bi ayakta" gibi gazlarına kapılmayalım, milletin göz zevkini bozmayalım. Belki de ben cinsim bilmiyorum.
Sabah fakülteye doğru attığım her adımda biraz daha fazla geri dönmek istiyordum ama gitmek zorundaydım. Ben de en enerji verici şarkılar dinleyerek güç alayım dedim. Erasure'dan "Who needs love like that" çalarken, yıllar öncesinden bildiğim, sevdiğim şarkıya ben de eşlik ettim. Hava hafif kapalıydı, ara sıra çıkan güneş arkadan geliyor, gözüme girmeyerek kibarlık ediyordu. Hafif hafif esen rüzgar da tam tersine arkaya doğru esiyordu. (Uzun ve düz saçlıysanız rüzgarın arkadan esmesi kadar kötü bir şey yoktur. Saç telleri rujunuza yapışır, kirpiklerinize takılır. Eğer birşeyler de yemeye çalışıyorsanız bu esnada yandınız.) Kulağımda ve dilimde tempolu bir şarkı, saçlarım rüzgarın etkisiyle kliplerdeki gibi savrulurken fakülteden içeri girdim. Hemen akabinde başlayan şarkı ise bugünümü, yarınımı ve gelecek haftamı özetler gibiydi. Queen çalıyordu, "I'm going slightly mad".
4 yorum:
sormaa bende dayanamam bakmaya..en kötüsü nedir biliyormusun?
kırmızı oje ile boyarlar yarısı çıkar ama o oje tüm yaz kalır artık kendi kendine kaybolana kadar ıyyy :))
Merve, bunu unutmuşum bak. Cidden ıyyy. Madem sonrasında ilgilenmeyeceksin, bari açık renk sür de göze batmasın di mi ama :)
ay aynen bende böyle düşünüyorum sorma hele burdaki insan kalabalığını düşünürsen benim halim daha vahim
GeCe, küresel ısınmanın bir kötülüğü daha :)
Yorum Gönder