23 Mart 2009 Pazartesi

Ben kötü bir evlat değilim sadece ...

Biraz tembelim, yorgunum, meşgulüm, hamileyim. Her türlü bahanem mevcut yani. Ama yine de içim rahat değil. Annemin yıldız şehriye kolyesini yapamadım bir türlü. Şu iş bitsin, dur biraz yatıp dinleneyim derken haftasonu geçivermiş ve ben tek bir şehriye bile boyamamışım :( Kocam "bari bana söyleseydin de ben boyasaydım" diyerek beni can evimden vurdu, vicdan azabımı kat kat artırdı. Götürdüğüm sulu boyayı ve keçeli kalemleri aynen geri getirdim. Haftaya yapacağım, söz diyerek kendimi hem avuttum hem kınadım, Sonuçta annemin gözlerinde göreceğim mutluluk hayalini, sağdan sola yuvarlanırken oturma odasındaki kanepeye gömdüm :(

Sabah otobüste gelirken ön koltuktaki adama gıcık oldum. Adamın elinde bir tespih, şık şık şık çekiyor. Müzik dinliyor olmama rağmen o şık şık şık sesini hiç kaçırmadım. Gıcık olunca daha bir duyarlı oluyor kulaklar. Adam zıbarıp uyusa ya, 3 saat uyanık kalıp tespih çekmenin ne anlamı var diye ters ters bakarken başka hangi seslere sinir olduğumu düşünerek bir sıralama yaptım. Kesinlikle en sinir olduğum tespih sesi. İkinci anahtarlıkla oynanması (bir türevi de eldeki bozuk paraların şık şık şık sallanması), sonuncu da tükenmez kalemlerin basma yerine sürekli basılarak karşıdakinin fıtık edilmesi.

Bir seferinde ÜDS veya KPDS'ye girerken sınav salonunda anahtarlıkla oynayan bir gerizekalı vardı. Çok sinir bozucu bir sesti ama benden başka rahatsız olan yoktu galiba. Hemen gözetmenlerden birini çağırdım yanıma, "ön tarafta şu sırada anahtarlıkla oynayan biri var uyarır mısınız" dedim. O taraflara gitti gözetmen ancak birşey duyamadı. Biz de bu sınavlarda gözetmenlik yaptık, yol yordam biliriz, tam yerini bulamadıysan ön sıralara doğru genel bir uyarı yapsana be salak adam. Baktı, ses yok, çekti gitti kürsüye doğru. Gözetmene nasıl sinirlendiysem artık az sonra bina sınav yöneticisi geldi ve kimlik kartı takmadığı için gözetmeni fırçaladı sonra da sınıftan attı, yerine yedek gözetmen yolladılar. İçimin yağları eridi valla. Görevini yapamıyordu zaten.

Neyse, haftasonu yine bitti ve yine Ankara'ya döndüm. Bu aralar çok mu hızlı geçiyor haftasonları?

2 yorum:

lale kunt dedi ki...

aa üzülme ama yaparsınnn. herşeyi hazır etmişsin zaten olur olur..

ben de ağız şapırdatmasına sinir olurum bir de cak cak sakız çiğnenmesine.. ayy en dayanamadığım şeyler..

ferulago dedi ki...

Onları saymadım bile. Sakız çiğnemeyi bilmeyen adamların çiğnemeye çalışmasına gıcık oluyorum, ağızlarıan vurup sakızı yutturasım geliyor :)