4 Mart 2009 Çarşamba

Bugünden pek umutlu değilim

Başlıkta dediğim gibi, bugünden pek umutlu değilim. Sabahtan fakülte dışındaki bir işimi halletmeye gideceğim ve bu yüzden dönüşüm geç olacak. Tecrübelerime göre fakülteye ne kadar erken gidilirse o kadar verimli bir gün oluyor. 10 gibi veya öğleye doğru gidildiğinde o günden bir hayır beklememek gerekiyor. Zaten dikkat dağıtıcı herşey var normal bir günün içinde. Beni işimden en çok alıkoyanlar işte bunlar:
1) İnternet-outlook'un e-posta geldi uyarısı. Haydi internete şu kadar süre bakmayacağım dedim ve bakmadım diyelim. O e-posta geldi sesine karşı koyamıyorum, mutlaka ne gelmiş diye bakıyorum. Spam mail olduğunu görünce de sinir oluyorum.
2) Odada çalan telefon. En mutlu olduğum zamanlar telefonumuzun bozuk olduğu zamanlardı. Kimse arayamıyordu, biz de dışarıyı arayamıyorduk ama keşke yine bozulsa diyorum zaman zaman.
3) Gelen gidenler. Sadece öğrenciler olsa iyi, onların işini hemen halledebiliyorsunuz ama bahsettiğim ziyaret amacıyla gelen eş dost. Sağolsunlar, her zaman beklerim, başımın üstünde yerleri var ama insanın aklı işte kaldığı zaman misafir ağırlaması pek iyi olmuyor. Ve oda arkadaşımla ben ne zaman bir çalışma planı yapsak, yaptığımız plan aynen kalıyor. Bir gün hiç unutmam, sabah erken gelip toparlanıp laboratuara gidip şu, bu çalışmayı aradan çıkaralım demiştik. Sen misin diyen. O günkü gelen gidenin haddi hesabı yoktu. Hepsi de sevdiğimiz arkadaşlarımızdı, çaresiz oturduk kaldık biz de. İlk misafirimiz giderken birbirimize "haydi lab.a gidelim bir an önce" diye bakarken o arkadaşımız odadan çıkmak için kapıyı açtığında, kapıyı çalmak üzere olan bir başkasını bulduk kapının önünde. Onunla da oturduk, sohbet, çay vs derken bir başkası geldi, inanamadık. Böyle böyle o gün de bitti gitti. Böyle zamanlarda sevgili GeCe'nin bir yorumunda dediği gibi kapıyı kilitlesek mi diye düşünmüyoruz desem yalan olur (kusura bakmayın arkadaşlar sizi seviyoruz ama işleri halledip öyle görüşsek? :) ).

Bizim tipik memur gibi bir işimiz yok. Masabaşında oturup yayın taraması, makale yazımı vs de yapıyoruz tabii ki ama aslında çoğunlukla olmamız gereken yer laboratuar, yaptığımız her çalışma da ilerlememiz için bir basamak. Oraya girmememiz için de her türlü engelleyici karşımıza çıkıyor. Zaten şevkin kırılması gibi büyük bir engelleyiciye sahibiz. Türlü nedenler insanın şevkini kırabiliyor. Örneğin gereksiz angaryalar, fakültede çoğu işin belli bazı asistanların üzerine yıkılması, geri kalanların gayet güzel şekilde kendi işleriyle uğraşmaları ve bu sayede yükselmeleri, sizinse hala aynı yerde kalakalmanız. Kırılan şevki tamir edip haydi çalışalım dediğinizde ise mutlaka başka birşey çıkıyor. Emin olun yarın için bir çalışma programı yapalım, yarın da bu anlattığımdan farklı geçmez. O yüzden dün benim için çok güzel bir gündü. Lab.da değildim ama olsun, pek çok iş hallettim. Hatta o kadar mutluydum ki akşam 7'de çıktım.

Fakültenin en güzel zamanı hep öğrenci olmadığı zamandır derim (yanlış anlaşılmasın, öğrencilerle ilgilenmek, birşeyler öğretmeye çalışmak güzel bir şey, tabii anlattığınızı ısrarla almak istemediklerini görmek de bir o kadar kötü) ama aslında en güzel zamanı akşamları veya haftasonları çok az kişinin kaldığı zaman. Sadece eve giderken ışığı görüp hala burada mısın diye uğrayanlar olur, o da uzun sürmez zaten.

Dediğim gibi, bugüne 1-0 yenik başlayacağım.

3 yorum:

Opal dedi ki...

ben seni cok iyi anliyorum desem? benim kendime ait bir isim var, ve agirlikli olarak home office calisiyorum. odama cekiliyorum, calisicam gece pat biri geliyor, ya da gunduz calisicam pat biyerden ariyolar cikmak zorunda kalabiliyorum. isimi sekteye ugratabiliyo bunlar.halbuki ben sevkle ve zevkle calisiyorum , isimi 3 yildir iyi bi noktaya getirebildim ve daha da iyi bi noktaya gelmesi icin cabaliyorum.ama geleni kovamiyorum ya da surekli olarak insanlari erteleyince insanlar bana kiziyolar. bole karisik bi durum benimkisi de..

ferulago dedi ki...

Opal, ikimize de bol şans o zaman :)

GeCe dedi ki...

ah o bazılarına verilen çok iş varken bazılarına hiç birşey verilmemesinden sonrada o işilerin gelip sana üstünlük taslamasından o kadar nefret ediyorum ki anlatamam yaşım ilerledikçe tahammülüm azalıyor.