11 Mart 2009 Çarşamba

Kısa kısa

Bu sabah ultrason+ diyetisyen randevuma giderken, Sıhhiye Orduevi'nin önünde çiçek açmış minik bir ağaç gördüm. Badem ağacıydı herhalde, Rosaceae familyasından şaşkaloz bir bitki işte, al birini vur ötekine. Bu ve yakın akrabaları kiraz, erik vs. azıcık güneş gördü mü çiçek açarlar bilirsiniz. Sonra da Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır soğukları başladığında perişan olurlar. Baharın ilk çiçekli dallarını görmek her zaman içimi neşeyle doldurmuştur ama bu seferki öyle olmadı. Havanın bayağı soğuk olmasının etkisidir muhtemelen, ağaca acımaktan güzel çiçeklerinin keyfini çıkaramadım. Eldiven taksaydım keşke dediğim kadar soğuktu, o incecik petaller, sepaller ne yapsın.

Geçen haftaya göre 300 gram vermişim. Artık vermeyi beklemediğim için hem şaşırdım, hem sevindim. Sonra da kendimi ödüllendirmeye ve öğlen arasında sebze yemeğim yerine simit yemeye karar verdim.6-7 aydır simit yememiştim, peynir ve ayranla birlikte süper gitti. O kadar olacak artık. Akşamki ekmek dilimini atlamalı.

Batı Sinemasının önünden geçtim dönüşte ve "Tadilattayız" yazısının asılı olduğunu gördüm. Batı bir türlü toparlayamadı kendini. Alışveriş merkezlerinde sinemaya gitmek daha kolay tabii, ayrıca bunun yeri de biraz ters. İçerideki pasaj da kiralıkmış. İki yazıyı kafamda birleştirince galiba Batı da gidiyor elden dedim. Yakında kapanmıştır yazısını görürsem şaşırmayacağım ama üzüleceğim. Ankara'nın değerleri birer birer zamana yenik düşüyor. Eskiden Tunalı Hilmi caddesinde Talip sineması vardı hatırlar mısınız? Bu dediğim 10-15 yıl öncesi, çok çok eski bir tarih değil. Orası gitti, Kavaklıdere gidecek gibiydi, galiba toparladı. Bakalım Batı ne yapacak. Birkaç film aklıma geldi orada gittiğim. İlki Tom Cruise'un bir filmiydi, tam çömez zamanları, daha dişler düzeltilmemiş, çarpık çurpuk. Ortaokuldaydım galiba, filmin adını unuttum. Sonra Michael Jackson'un filmi vardı, Moonwalker. Muhteşem ses ve ışık gösterisi yazıyordu afişte. Sahnenin kenarından fıslayan, garip kokulu dandik bir duman yayılmıştı ortalığa. Yine de güzeldi eski zamanlar.

Büyük Ankara Oteli'nin önünden geçtim. Bir otel tadilatı nasıl bu kadar uzun sürebilir anlam veremiyorum. Çok uzun zamandır inşaat halinde. Artık inşaat bitti, açılır herhalde derken hala bir hareket yok. Lobiye attıkları koltukların kılıfları açılmamış bile, ortalıkta öylece duruyorlar.

Dünya Göz Hastanesi'nin önünden geçtim. Adamlar yeni bir inşaat yaptıkları gibi bitirip hizmete açmışlar bile. Otel utansın.

Tübitak'ın önünden geçtim. Hem de iki kez. Bir projeyle ilgili evrakların teslim edilmesi için önce sabah sonra da öğleden sonra. İkinci seferinde binadan çıkarken Show Haber muhabiri ve kameramanı çekim yapıyorlardı. Akşam haberlerinde muhabirin arkasından geçerken sırtımın ve saçlarımın bir kısmını görebilirsiniz belki de.

6 yorum:

Merve dedi ki...

ne güzel bir gezi olmuş geze geze :)

ferulago dedi ki...

Evet oldu, hava da biraz güneşli ve sıcak olsaydı tam olurdu, Kuğulu Parkta oturur kuğuları bile seyrederdim bir süre.

İkiz Babası dedi ki...

merve'nin affına sığınarak dediğini birazcık değiştirerek tekrarlıyorum:
" ne güzel bir gezi olmuş geveze :) "

ferulago dedi ki...

Hayatım hani sen de yazacaktın bloguna? Hala bekliyoruz bak.

İkiz Babası dedi ki...

bekliyoruz derken??

ferulago dedi ki...

Hayran kitlen ve biz.