Dün gazetelerde ve haberlerde görmüşsünüzdür. Ağrı'da annesi donarak ölen yavru bir köpeğin fotoğrafları vardı. Annesinin cansız bedeni üzerinde küçük emrah gibi kaşlar devrilmiş yatan minik bir tatlılık. İçim parçalandı. Yazmayacaktım ama bu sabah da haberlerde görünce içim iyice cız etti. Sokak köpeği olan annesi hastaymış ve -28 derecelik soğuğa dayanamamış. Yavru da inildeyerek etrafa bakıyor. Haberde "o babasını hiç tanıyamadı" gibi gerzek bir ifade kullanmasalardı keşke. Güleyim mi ağlayayım mı şaşırdım. Spiker sokak köpeği olarak hayatın sillesini yediğini ifade etmeye çalışıyordu herhalde. Haber hepimizin içinin ezilmesiyle bitti. O kadar, sadece duygu sömürüsü yaptılar. Ya sonrası? O köpeğe ne oldu? Barınağa mı verildi? Öylece bırakıldı mı? Hiç bilgi yok. Ama önemli değil. Kanal haber yayınladı, hatta seyircilerin isteği üzerinde bir kez daha yayınlandı. Reyting arttı daha ne olsun. Gıcık oluyorum böyle haberciliğe.
Hayvanlarla ilgili haberlere dayanamıyorum. Kocamla evimiz müsait olsa ve biz de birlikte olabilsek muhabbet kuşlarımız ve cüce hamsterimizin yanına köpek, kedi, artık Allah ne verdiyse almak istediğimizden bahsetmiştim sanıyorum. Kendimize ait bahçeli bir evimiz olsa da bu dileiğimizi gerçekleştirebilsek keşke. Bazen sokaklarda yavru köpekler görüyoruz da birbirimize bakıp keşke evimiz müsait olsaydı bunları alır giderdik hemen diyoruz. Ahh ah.
Bu haber bana geçen sene seyrettiğim bir filmi hatırlattı. Adı "8 Below (Kutup Macerası)". Çeşitli nedenlerden dolayı Kuzey Kutbundaki bir araştırma merkezinde bırakılmak zorunda kalınan kızak köpeklerinin hikayesini anlatıyor. Diğer Disney filmlerindekiler gibi konuşmuyor köpekler ama konuşmuş kadar oluyorlar. Film köpeklerin hayatta kalış mücadelesini anlatıyor. Bunu izlediğimde bir otobüs yolculuğu yapıyordum. Yanımdaki koltuk neyse ki boştu da millete çaktırmamak için usul usul ağlayışımı kimse görmedi (ya da ben öyle umuyorum). Eve geri dönünce hemen kocama anlattım ve o filmi bir şekilde bulup bir kere de birlikte izledik. Öğrendiğime göre film aslında bir Japon filmiymiş ve gerçek bir hikayeden uyarlanmış, Amerikalılar tekrar çekmiş. Japon versiyonunun çok daha vahşi olduğu söyleniyor hatta. Oradaki Husky'leri düşününce şimdi bile içim parçalandı. Eğer köpekleri seviyorsanız bir şekilde bulup seyredin derim ben. Bu tatlı şeyler nasıl sevilmez ki zaten.
5 yorum:
Not aldim canim izlemek isterim .Haber konusuna gelince klasik Turk haberciligi diyesim geliyor sadece
sevgiler
Bende aglamistim bu filmi izlerken, cok guzeldi gercekten..
Cok uzuldum o yavrucagin haline ben annesi olsam artik dedim icimden ama evde kopek problem biraz..Bahceli bir benimde hayalim..Hayvanat bahcesine ceviririm o bahceyi kesinlikle..
ferulagocum süper bir film tavsiye etmişsin ben bayılmıştım bu filme hatta sonrasında husky manyağı olmuştum. pet shoplara gider o küçük yavrulara bakıp hala üzülürüm. :(
özke, ben de bayılıyorum huskylere ama acıyorum da hayvanlara. Doğal ortamlarında, soğukta ne kadar mutlulular. Ankara'nın 30 dereceyi aşan yazlarında perişan olurlar diye üzülüyorum. Birileri burunlarının kanadığından bahsetmişti sıcakta doğru mu bilmiyorum ama ben de pet shoplarda bakmadan duramıyorum. Antareste bir siyah bir kahverengi yavru vardı mesela, çok şekerlerdi.
Haydins, ben de aynen hayvanat bahçesi yaratmaktan korkuyorum. Eşimin hayali evde aslan beslemektir mesela (neyle besleyeceksek artık) O koltukta oturacak, aslan ayaklarının dibinde, yelelerini okşayacak :)
Yorum Gönder