5 Nisan 2009 Pazar

Bugün sınavdaydım

Bugün AÖF sınavlarında görevliydim. AÖF sınavları özellikle ek ders ücreti alamayan biz araştırma görevlileri ve idari personel için ilaç gibi bir şey. Hele de dört oturum birden gelmişse. Oturum süresi biraz şans, biraz kısmet. 40 dakika da olabiliyor 160 dakika. Benim bugünkü görevlerimin biri 120 dakikaydı mesela, diğeri 160 dakika. Umarım yarınkiler kısa olur. Genellikle ay sonunda ilaç gibi gelen bu paraların yeri şimdiden belli bile, yazıcı ve bilgisayarımın tamirine gidecekler. Oturarak para kazanmak derler ya, işte onun gibi birşey. Sınav başında görevlerinizi yapıp ara sıra öğrencilerin başında dolaşıp sınav düzenini kontrol ediyorsunuz. Çok yorucu birşey değil. O yüzden rahatlıkla görevlerime gidebildim.

Sınav sırasında birşeyler okumamız yasak. Yapanlar yok mu? Var elbette ama ben yapmam. Öğle aralarında çalışmak için makale, okumak için kitap getiririm ama sınav esnasında bunlara baktığım pek olmamıştır. Otura otura para kazanıyoruz, onu da tam yapalım bari.

Sınav süresinin yarısını atlattıktan sonra gerisi daha çabuk geçer. Vakit geçirmek için öğrencileri yarıştırırım (onların bundan haberi olmaz tabii). Aralarda dolaşırken kim ne kadar soru çözmüş kontrol eder ilk çıkacak ve son çıkacak öğrenciyi tahmin etmeye çalışırım. Genelde tahminlerim pek tutmaz çünkü hızlı başlayan öğrenciler genelde sonradan yavaşlar. Mesela bugün ilk 1 saat içinde 3 testi çözüp 4.'ye başlayan bir kız ancak 14. olarak çıkabildi. Bundan başka sıraları yarıştırırım. Bir sıradaki öğrencilerin tümü çıktığında o sırayı birinci ilan ederim. İçimden anonslar yaparım. "Veeeee arka sıradaki yeşilli kadın kalkmaya hazırlanıyor, acaba soldaki orta yaşlı adam bu atağa karşılık verip kağıtlarını ondan önce teslim edebilecek mi?" gibi. Başka türlü vakit geçmiyor ne yapayım :)

Sınav tam bir Türkiye kesiti olur. Bir kademe, derece ilerlemek için sınava giren orta yaşın üzerindeki memurlar, hayatından bezmiş gibi görünen bakımsız kadınlar, başka bir yerde okuduğu halde 2. üniversite olsun diye AÖF'ye de giren öğrenciler (akıllıca), hiçbir şey umrumda değil tarzında sarışın, bakımlı, şık kızlar, kurtlar vadisinden çıkmış gibi erkekler (sayıları bu sene bayağı azalmış), daha ne tipler. Bugün 2 erkek öğrencide bir miktar metal zincirli, siyah ve beyaz boncuklu uzun kolyeler gördüm mesela. Demek ki erkekler arasında boncuk kolye takma modası başlamış. Kolyelerin birisi çok güzeldi mesela, çok beğendim. Dediğim gibi tam bir ülke kesiti. bakalım yarınkiler nasıl tipler olacak.

En büyük zevkim de kimlikleri kontrol ederken benden küçüklerin benden büyük gösterdiklerini görerek sevinmek. 86'lıların daha büyük gösterdiğini görünce yüreğimin yağları eriyor mesela (hayır hayır kendimi kandırmıyorum :) ). Küçük şeylerden mutlu olurum demiştim ya. İşte bu da onlardan biri.

Sınıfımda hem sabah hem de öğleden sonra birer hamile vardı. O sıralara sığmaya çalıştı gariplerim. Uzun süre nasıl otururlar o daracık sınavlarda diye onlar için üzülürdüm her zaman, bu sefer kendi hamileliğim nedeniyle daha da fazla empati yapabildim. Onlar su içtikçe ben de bir yudum aldım. bir nevi hamilelik dayanışması, onlar benim de hamile olduğumu anlamadılar tabii :)

Sınav yerim Ulus'ta Anafartalar caddesinin çok yakınındaydı. Anadolu Medeniyetleri Müze'sine, Çıkrıkçılar Çarşısı'na, Samanpazarı'na çok yakındı ama ben hiçbir yere gidemedim. ilk 3 ayı atlatmış olsam fittiri fittiri gezer, bilgisayar tamiri için ayıracağım bu paraları harcardım (aslında çıkamadığım iyi olmuş). Ben de penceremden görünen eski Ankara manzarasının fotoğraflarını çektim. Daracık sokaklar, çoğunlukla bakımsız evler, farklı hayatlar. Ah bir de bilgisayarımın bluetoothu çalışsaydı, aktarma kablosu temassızlık yapmasaydı da telefonumdan aktarabilseydim bu resimleri derken sayısız denemem sonunda nihayat aktarabildim. İşte penceremdeki Ankara. İlk resimde birbirine bitişik ikiz evler var. Birisi restorana çevrilmiş, diğeri feci halde bakımsız (bir de üstüne iki oda çıkma yapılmış galiba). Keşke buraları da restore etseler, Eskişehir'deki Odunpazarı evleri gibi yavaş yavaş güzelleştirseler.

Hiç yorum yok: