2 Haziran 2010 Çarşamba

Dünkü neşeden sonra

Blogdan, facebook'tan kutlayanlara, telefon edenlere, şahsen gelip kutlayanlara çok çok teşekkür ederim. Çok mutlu oldum dün, eksik olmayın.

Kutlamaları birisi fakültede, birisi evde olmak üzere iki minik pasta eşliğinde yaptık. İkisinde de doktorum şekerli herşeyi yasaklamış olduğu için mikroskopik dilimler yedim. Yine de güzeldi. Hep derim ya, önemli olan mumu üflemektir diye. Haftasonu bir de Eskişehir'de kutlama yaparız, ne güzel :)

Güzelliklerden sonra gelelim üzücü habere. Daha önce tatlı muhabbet kuşum Şeker'in rahatsızlığından bahsetmiştim sizlere. Arkadaşının ölümünden sonra içine kapanmıştı, daha sonradan felç geçirdiğini anlamıştık. Annemin özenli bakımı sayesinde toparlamıştı. Artık çok fazla uçamasa da eskisi gibi konuşmaya başlamıştı. Geçenlerde maalesef aynı şey tekrarladı. Bir akşam eve geldiğimizde kafesin alt kısmına düşmüş halde bulduk. Yukarı çıkamıyor, çıkınca düşüyordu. Sağ tarafını kesinlikle kullanamıyor hep devriliyordu garibim. Yere yem dökünce gayet güzel yemeye başladı, kurtulacak diye ümitlendim ama meğer bizimle vedalaşmak için dayanmış tatlım. Ertesi sabah vedalaştık, kötü bir şey olacağını anladım, hakkını helal et dedim (evet kuş ama onun da hakkı yok mu?). Akşam geldiğimizde kafeste yatarken bulduk. Tatlım benim gözler kapalı, kanatlarını arkaya toplamış yatıyordu masum masum. Bahçede bir yere gömmeye kıyamadım, kedilerin vs. çıkarmasını göze alamadım. Ertesi gün fakültedeki büyük saksıların birinin dibine ağlayarak gömdüm. Şimdi de ağlıyorum ya neyse. Aslında fazla üzülmemeliyim, ızdırap çekiyordu, kurtuldu. Ama yaklaşık 6 yıllık ömründe çok sevildi, dilediğince uçtu, kafesine istediği zaman girip çıktı, hiç açlık çekmedi ve en önemlisi de az önce söylediğim gibi hepimiz tarafından çok ama çok sevildi.

Daha önce yazacaktım ama maden kazası olmuştu ve aşağıda kurtarılmayı bekleyen, belki de kaybedilmiş canlar varken benim muhabbet kuşum için üzüntümden bahsetmem çok saçma gelecekti. Yazmadım, madencilerimizi kaybettik, ama üzülmeyelim, o mesleğin kaderinde varmış ne de olsa (böyle açıklama olur mu, inanılası birşey değil). Biraz daha bekledim, şehit haberleri gelmeye başladı, daha da bekledim, insani yardım gemimiz saldırıya uğradı. Ülkedeki acılar beklemekle dursa keşke ama durmuyor, o yüzden yazdım artık.

Evde artık kuş sesi yok. Sabahları evden çıkarken hala kafesinin durduğu yere dönüyorum ve kendimi "hoşçakal Şeker" dememek için zor tutuyorum. İnşallah bir hatamız olmamıştır ona karşı.

Böylece "yavrularım" başlığı altındaki tüm yavrularımı teker teker kaybetmiştik olduk. Artık sadece o eski yazılarda kaldılar :(

6 yorum:

nora dedi ki...

Ah Ferulagocum, üzme kendini :( Demesi kolay biliyorum ama dediğin gibi, çok sevildi, güzel bir yaşamı oldu sonuçta.. En azından böyle bir tesellin var...

Ne desem boş tabii ama bir şey demeden de geçemedim :(

ferulago dedi ki...

noracığım, boş olur mu, çok mutlu ettin beni. Ne de olsa bir hayvanseveri en iyi bir diğeri anlayabilir. Çok sağol

ELÇİN'İN YERİ dedi ki...

ne olursa olsun insan her kayıba üzülüyor ...

kendi rahatsızlıklarımdan dolayı uzun zamandır okuyamamıştım sizi ve sağ tarafta bebeklerim geliyor 15 haftayı görünce evin içinde çığlık attım mutluluktan :)

inanın kendim hamile kalmış kadar mutlu oldum

sağlıkla huzurla doğsun kuzucuklar

sevgiler çok öpüyorum

ferulago dedi ki...

Elçin'in yeri, çok teşekkür ederim üzüntümü ve mutluluğumu paylaştığınız için :)

deniz dedi ki...

Ferulago doğum günün kutlu olsun. biraz geç oldu ama. Bu arada naılsın hamilelik nasıl gidiyor!

ferulago dedi ki...

denizciğim, teşekkür ederim. Şimdilik fena değil, 3 aydan sonra biraz ferahladım :) Çok az yazıyorsun, feyz alamıyorum senden.