25 Eylül 2008 Perşembe

Pizza

Sabah diyetisyen randevuma giderken panolarda Pizza Hut reklamını gördüm. Stuffed crust adında biri ürün tanıtımıydı. Deep pan pizzaların kalın ve kıtır olan kenarlarının içine peynir doldurmuşlar. İyi fikir ama biraz geç kalınmış. 2003 yılında Japonya'dayken oradaki Pizza Hut'ların reklamlarında bu ürünü görmüştüm ben, hatta bazılarının içinde sosis olduğunu düşündüğüm pembe bir et vardı. Japonca bilmediğim için okuyup tam olarak anlayamamıştım. Ne değişik bir fikir diye düşündüğümü hatırlıyorum. 5 yıl sonra buralara da geldi, hoşgeldi.

1-2 sene önce kocamla Atakule'deki Pizza Hut'a gitmiştik. İkimizin de tosun sayılabileceğimiz bir dönemdi (kocam şu anda tığ gibi, ben hala hafif tombik sayılırım ama ona biraz bol gelen kotları giyebildiğime göre durum o kadar da dramatik değil galiba). Belirli saatler arasında yiyebildiğiniz kadar pizza kampanyası vardı. Malzeme sayısı az olabileceğinden kocam böyle kampanyalara pek rağbet etmez, her zaman kampanya harici pizza alırız. O gün de öyle yaptık. Pizzamızın gelmesini beklerken bir yandan da etrafı seyrediyorduk. Müşteriler arasında bir anne ve iki oğlu vardı. Çocukların biri ilkokul 5- orta bir yaşlarında (ben yeni sistemdeki sınıflara daha alışamadım), diğeri anca ilkokul 1. Yiyebildiğin kadar ye kampanyası için gelmişler, çocuklar ortadaki masada dilimlenmiş halde duran pizzalarıdan alıp masaya geliyorlardı. Oturup yemeye başladılar. Buraya kadar herşey normal. Anormal olan şey çocukların pizzaların sadece malzemeli olan ortalarını yemeleri, kenarlarını aynen bırakmalarıydı. Kenarları bıraka bıraka kaç kez gidip pizza aldıklarını sayamadım. Sizce nasıl bir durum bilmiyorum ama ben annelerini çok ayıpladım. Benim de bazı arkadaşlarım da kilo almamak için pide veya pizza yerken kenarlarını yemez ayırırlar (ben özellikle kıtır yerlere bayılırım) ama bunu normal bir siparişte yaparlar, "all you can eat" saatinde değil. En azından o yemedikleri kısımların da parasını çatır çatır öderler. Biz büyürken annem ve babam ağabeyimle bana tabakta yemek bırakılmaması gerektiğini öğretmişlerdi. Tabakta kalıp çöpe giden o parçayı bulamayacak kadar şanssız, benim keyfe keder yemediğim o besini bile bulamadığı için açlık sınırında yaşayan insanların olduğunu söylemişlerdi. O yüzden tabağımdaki herşeyi bitirmeye çalışırım, pilav yerken bir taneyi bile bırakmam. O ailenin yaptığı işte bu yüzden bana göre, her şeyden önce, semt pazarları toplanırken çöplerin arasından meyve sebze toplayan insanlara (gözlerimle gördüm, gerçekten çöplerden topluyorlar) hakaret, büyük bir israf ve çok daha büyük bir görgüsüzlük. İnsanlar kendi evlerinde yapmadıkları şeyleri dışarıda yapma hakkını kendilerinde gayet güzel buluyorlar nedense. O çocuklar o gün belki de toplam 3 pizza yedi, anneleri ise gıkını çıkarmadı. Eve ısmarladıkları pizzaya da aynı şeyi yapıyorlar mı çok merak ediyorum.

Geçenlerde eczane açan bir öğrencim ziyaretime geldi ve eczanedeki gereksiz ışıkların açık bırakılması, muslukların damlatması hususunda falan dedi ki: "Hocam, açık kalan ışıklara sinir oluyorum, hemen kalkıp kapatıyorum, oysa evde (ailesiyle yaşıyor) hiç aklıma gelmezdi." Zararın neresinden dönülürse kardır. Bu da bir israf çeşidi işte, ailelerin mümkün olduğunca erken öğretmesi, kendisinin de aynısını uygulaması ve sürekli tekrarlaması lazım. İşte yine herkes anne baba olmamalı yazıma geliyoruz. Fakültedeki bazı hocalar da odalarına girer girmez ışığı açıyorlar ve çıkana kadar bir daha kapatmıyorlar. Derste veya fakülte dışında olduklarında bile o ışıklar açık kalıyor, maksat ben fakülteye geldim, buralardayım görüntüsünün verilmesi. Fakültenin ödediği elektrik parası umurlarında değil. Kendi evlerinde açık lambaları kapatmak için şahin kesildiklerinden eminim. Galiba koridorlardaki boş yere yanan ışıkları kapatan bir ben bir de benim hocam varız. Eğitim şart.

Diyet meselesine gelince, 600 g daha vermişim. 33 günde 3.6 kg vermis oldum. Çok mutluyum. Bu aralar sezon itibariyle yemek istedigim tek şeyin güllaç olduğunu yazmıştım daha önce. Dün diyetisyenime sordum ve gece yatmadan önceki öğünüm yerine bir porsiyon güllaç yememe izin verdi. Ben de geçenlerde Özsüt'te görüp yutkunduğum tek porsiyonluk güllaçtan aldım. İçine ceviz, badem, fındık parçaları koymuşlar, güzeldi ama yine de nar taneliler kadar mutlu etmedi beni. Sonuçta afiyetle yedim ama :)

2 yorum:

İLKAY dedi ki...

ahh ahh ferulago zaten bu hale gelmemizin en önemli sebebi pirinç tanelerini arkamızdan ağlatmamak değilmi. Ben kendimden pay biçiyorum burnuma kadar dolu da olsam tabakda birşey bırakamıyorum. Ama şu pizzaların kenarları bana daçok tatsız gelir kardeşimm. Ee sırf bu yüzden kenar seven koca aldım o yer benim yerime. Kilo mevzundaki azmin için ayrıca tebrik ederim. Demekki seni bu gidişle ortalama ilk görüşümde 10 kilo daha zayıf olacaksın:)) süper valla. bak benim de bugün randevum var diyetisyenimle hiiiççç bitmeyecek galiba...
Sevgiler
baykuş

ferulago dedi ki...

O da var tabii ama bizimki daha çok kendim ettim, kendim buldum durumu :)