18 Kasım 2008 Salı

Kısa kısa

Sabah diyetisyenimle olan randevuma gittim. Şehre birazcık yağmur düşünce trafik allak bullak olmuştu, biraz geciktim. Bu hafta zayıflamış olduğumdan emin şekilde tartıya çıktım. O da ne? Geçen haftayla aynı kilo. Ama nasıl olur. Diyetisyenim bile nasıl olur dedi hatta. Benim aklımda binbir düşünce, saçıma fazla mı köpük sürdüm, sabah taktığım yüzük mü ağır geldi? Ne oldu ne bitti derken yağ-kas analizimi verdi de cihaz rahat bir nefes alabildik. Tamam kilom geçen haftaya göre değişmemiş ama 1 kilo yağ kaybetmişim. Nasıl rahatladım anlatamam. Giydiğim kot da iyice bollaştı çünkü, var bir farklılık biliyorum ama yine de gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. İkimiz de çok mutlu olduk, hoplaya zıplaya ayrıldım hastaneden.

Fakülteye gelirken metroda yanda oturanların konuşmasına şahit oldum. 3 adet genç, biri kız diğerileri erkek, bir de yaşlı, muhtemelen emekli bir amca birbirine bakan 4'lü koltuklarda oturuyorlardı.
Amca: Nerede okuyorsun evladım?
Öğrenci 1: Üniversite'de, İşletme
Amca: Aferin, tebrik ederim oğlum. Kaçıncı sınıftasın?
Öğrenci 1: 3. sınıftayım.
Amca: Az kalmış bitirmeye. (Karşıdaki çocuğa) Sen de mi üniversitede okuyorsun evladım?
Öğrenci 2: Ben de aynı fakültedeyim amca.
Amca: Mutlaka dil öğrenin, bu zamanlarınızı değerlendirin. İleride özel şirketlere girmek istediğinizde çok faydasını göreceksiniz
Amca: Ya sen kızım?
Öğrenci 3: (Kızların bunlarla ilgisi yokmuş) Ankara Üniversitesi Eczacılık. (Anaaa, bu bizim öğrenciymiş meğer)
Amca: Aferin evladım. O zaman senin dil öğrenmene gerek yok. (nasılsa eczane açacak ya)

Konuşma bu şekilde ilerledi. Durakta hepimiz birden indik, kız önden koşturarak uzaklaştı gitti. Amca iki çocukla birlikte merdivenlerden çıktı, çıkarken de nerelisin konulu konuşmalarına devam ettiler. Metrodan çıktıktan sonra amca çocukların ellerini sıktı, iyi günler diledi ve benimle aynı yöne doğru ilerledi. Çocuklar ise tam tersi istikamette ilerlediler. Arkamı dönüp bakmak istedim ama yapamadım, çünkü biliyordum ki "Amca da bizi buldu eheheh" konulu bir konuşma yapıyor, el kol hareketleriyle de destekliyor olacaklardı. O yüzden başımı çevirip bakamadım. Ama inşallah yanılmışımdır da öyle şeyler dememişlerdir adamın arkasından.

Adamcağız ne kadar da haklı aslında. Dil bilmek hatta 2 dil bilmek çok önemli artık. O çocukların dil düzeyi nasıl bilmiyorum ama öğrenciyken dil kursuna gidelim, dil öğrenelim diyen çok az öğrenci gördüm ben. Eczacılık okumama rağmen İngilizcemin yanına Almanca eklemek için kurslara gittim ben (Sonunda kullanmaya kullanmaya körelttim o ayrı). Hem de bizim müfredat şimdikine göre daha ağırken, şimdikiler kadar boş vaktimiz yokken. Ama bizimkilere bakıyorum da kimsenin ilgisi yok. O çocuklar umarım amcaya gülmemişlerdir. Sabah haberlerindeki "şu firma şu kadar çalışanı işten çıkardı" haberlerini duydularsa eğer herhalde gülmemişlerdir. Ekonomik kriz kapıda ama bizi teğet geceçek nasıl olsa , babalarımız nasıl olsa 2 yıl daha finanse edecek bizi diye düşündülerse gülmüşlerdir. Umarım ileride acı bir şekilde "o amca ne kadar da haklıymış" demezler ve bir 30 yıl sonra da onlar yolda gördükleri çocuklara "dil öğrenin" demezler.

Fakültede bir yandan çalışıp bir yandan çay içerken ağzımın yerini bulamadım ve üstüme, hem de krem rengi hırkamın önüne çay döktüm. Bravo bana. Hemen bavul çantamda bulunan ve geçenlerde fotoğrafını çektiğim kalem tipi leke çıkarıcımı aldım ve lekeyi çıkardım. Harika birşey, tavsiye ederim. Dokuya da zarar vermiyorsa eğer oh ne ala mualla.

Hiç yorum yok: