1 Kasım 2008 Cumartesi

Yorgunum, hem de çok

Çok yoruldum, daha doğrusu hepimiz çok yorulduk. Annem, babam, ablam, kocam ve ben. Nedeni annemlerin taşınmış olması. Taşınma öncesi toparlanma kısmına ben pek katılamamıştım ama perşembe günü eşya taşınmasını müteakip evi yerleştirmeye başladık. Ben en son 2 yıl önce taşınmıştım. Bir kez yerleşince insan nasıl birşey olduğunu unutuyor nedense. Kocamla Eskişehir'deki yuvamızı kurmak için ev aradığımız zamanlarda kiralık ev sayısı çok azdı. Şimdi ise her yerde kiralık ev ilanı var, çok sinir bozucu. Eskişehir bilirsiniz öğrenci şehridir. 2 tane Üniversite olunca öğrenci sayısı (Ankara ve İstanbul'a göre genel nüfusa oranlarsanız) çok fazla. Gece hayatı, ev partileri de çok meşhur olunca yurtlarda kalmak isteyen öğrenci sayısı düşük oluyor. Bir de o zamanlarda askeri lojmanlarda tadilat vardı yanlış hatırlamıyorsam, lojmanda oturanlar bir süreliğine evlerini boşaltıp dışarı taşınmışlardı. Kiralık ev sayısı da azalmıştı tabii ki. Bir de öğrencilerin çok olması ve sürekli olarak mezun olanların yerine yenilerinin gelip ev tutması kiraları feci artıran bir faktör. Kiralık evlerin az talebin yüksek olması sonucu kümes gibi evlere 4 yıl önce 400 YTL istiyorlardı, eşeği bağlasan durmaz dedikleri cinsten. Öğrenci tutar nasıl olsa mantığıyla tek çivi çakılmayan evlere istenen paralara inanamamıştık. Bazıları da çok yüksekti. Şimdi oturduğumuz eve yakın bir daireyi sormuştuk bir seferinde. 200 metrekareye yakın mıydı neydi? Emlakçı direkt olarak öğrenci olup olmadığımızı sormuştu. Ben de sevinç içinde hayır çalışıyoruz, evlenmek üzereyiz deyince kadın ne dese beğenirsiniz:" O zaman siz karşılayamazsınız, kira 1000 lira, biz öğrenci arıyoruz". 3-5 öğrenci birleşip tutuyor tabii, kadın haklı biz karşılayamazdık. En sonunda şimdi oturduğumuz apartmandan bir daire bulabilmiştik. Ev 1. kattaydı, altı boştu. Isı yalıtımının yapıldığı iddia edilse de çok zor ısınıyorduk. Dış kapının sürekli açılıp kapanması, apartman girişinin soğuğu derken korkunç doğalgaz parası ödememize rağmen bir türlü ısınamıyorduk. 1. kat olunca balkon da demirliydi. Ama öyle böyle bir demir değil, balkonu komple, kafes gibi kapatan bir demir. Balkona çıkınca millet fındık fıstık atar diye yazın bile içeride oturuyorduk. 2. yılın sonuna doğru 3. katta bir daire boşalınca hemen oraya geçmek istedik. Taşınmamız çok kolay olmuştu. Taşıyıcılar gelip büyük eşyaları, toparladığımız kutuları, torbaları falan taşırken biz de kap kacak, ıvır zıvırı taşıdık durduk. İki daire de aynı olunca hangi eşya nereye gidecek derdi olmadı, eski yerlerine kondurduk. Perdeler deseniz öyle, hiç ayarlama gerekmemişti. Çok zorlandığımızı hatırlamıyorum yani. Annemlerin geçtiği ev ise yeni biten bir binada. Kocam kornişlerin takılması sırasında perişan oldu mesela. Yalıtım malzemesinin altında bilmem kaç santimlik beton varmış, kaç kez Koçtaş'a gidilip yeni malzeme alındı sayısını unuttum. Kombiyi anlatmaya gelen çocuk bile yeni eve taşınmak çok zordur abla, en iyisi birisi bir yıl oturacak ondan sonra geçeceksiniz dedi. :)

Bu arada, konuyu annemlerin taşınmasından bizim taşınma tecrübemize nasıl getirdim ben de anlayamadım. Keşke bizim de kendimize ait evimiz olabilse de orasını burasını halledelim derken perişan olsak :)

Hiç yorum yok: