25 Şubat 2009 Çarşamba

Unutkanlık hikayelerime devam

Ne zamandır unutkanlığımla ilgili birşey yazmamıştım. Tam haftadönümü, aydönümü kutlamalarına hazırlanırken dün akşamki bir unutkanlığım bu sabahımı rezil etti. Aslında çok abartmayayım, planlarımı bozdu diyeyim. Akşam Fakülteden çıkarken anahtarımı yanıma almamışım. Oda arkadaşım benden sonra çıktığı için kapıyı kilitlemem söz konusu değildi, eksikliğini hissetmedim haliyle. Anahtar da masanın üzerinde okuduğum defter yığınlarının altında kalmış sağolsun. Annemler evde olduğu için kapıyı açıp eve girme problemim de olmadı. O yüzden unutkanlığımın etkileri sabah görülmeye başlandı. Yapmam gerek bir sürü iş var, laboratuvar defterlerinin okunması, 9'daki dersin hazırlıklarının yapılması lazım. İşim gücüm çok diye erken gelmeye karar verdim, 8:15'te fakültedeydim ve kapımın önünde dikilmiş, çantamın içinde umutsuzca anahtarlarımı arıyordum. Unuttuğumu anlayınca bir çözüm yolu aramaya başladım. Önce herbaryuma gittim, Görevli arkadaşın gelmiş olduğunu umuyordum ama gecikecekmiş, yoldaymış. Teknisyen ağbimizi aradım, o da henüz yoldaymış. Diğer asistan arkadaşlar biraz gecikeceklerdi bugün biliyordum. Aklıma hocalarımızdan birinin hergün 8 civarında okula geldiği geldi, hemen odasına koştum ama Murphy kurallarından biri olsa gerek, o da gelmemişti. Onu ara bunu ara derken herkesin en erken yarım saat sonra gelebileceği ortaya çıktı ve tam o anda aklıma parlak bir fikir geldi. Dekanlık'ta tüm birimlerin yedek anahtarları vardır. Yedek anahtarı almaya hemen Dekanlık katına gittim. Ne Dekan sekreteri ne de Fakülte sekreteri ve onun sekreteri, kimseler gelmemişti. Herkesin bana garezi var bugün anlaşılan. Çay ocağında görevli arkadaş sağolsun kapıyı açtı da bana yedek anahtarımızı alabildim.

Mutlu sona ulaşmak bu kadar kolay değil tabii. Anahtar maalesef açmadı çünkü arkadaşlar sağolsun kapının arkasında anahtar bırakmışlar. Kendimi yarışma programında bir sürü anahtar arasından birini seçmiş, kazanacağım arabanın kapısını açmaya çalışan ama sonuçta açamayan yarışmacı gibi hissettim. Yangın, sel gibi acil bir durum olsa o kapıdan içeriye girmenin imkanı yok. Bir ara gecenin 2'snde bekçi çağırmıştı okula onu hatırladım şimdi. "Sizin oradan dumanlar geliyor gelin bakın" diye. Neler neler yaşadım şu okulda, hepsini yazsam roman olur :) Neyse. Anahtar dönmeyince kös kös kantine veya kütüphaneye gideyim bari diye düşündüm. Ama bir yandan da 9'da ders var, yoklamalar ortada yok. Diğer asistan arkadaşı arayıp durumu anlattığımda dersin hocasının (aynı zamanda Anabilim Dalımız Başkanı olur) ders günleri 8:30'da geldiğini söyledi. Hemen odasına koşturdum ve nihayet karşımda anahtarı olan birini bulabildim. Hocam 8'de gelmiş meğerse, ben yaklaşık 20 dakikadır boş yere deli danalar gibi etrafta dolanıyormuşum. Hemen onun anahtarını alarak herbaryuma girdim, oradan odamızın yedek anahtarını aldım ve en sonunda odama girebildim. Kısa bir süre de elimdeki yoklamayı nereye koyduğumu hatırlamaya çalıştım ama sonunda derse de yetiştim, defterlerimi okumaya da başladım.

Bu unutkanlığı somut bir nedene bağlayamadım maalesef. B12 eksikliğim yok, olsaydı alırdım vitaminlerimi, yaptırırdım aşılarımı oh ne ala. Ama bu nedensiz unutkanlıkla ne yapacağım bilmiyorum.

Bu arada sabah erkenden Fakülte'de kimselerin olmadığı da ortaya çıktı. Umarım Dekanımız bu yazıyı okumaz :)

16 yorum:

serrose dedi ki...

Final mutlu son sevindim :)))
Gunaydin

ferulago dedi ki...

serrose, evet mutlu son ama yordu beni sabah sabah :)

Merve dedi ki...

:)) bende merakla okudum sonunu eğlenceli oldu bize okumak ama sana öyle değildi eminim..

bende çook unutkanım ne yapacağız biz böyle?

GeCe dedi ki...

bende de zaman zaman oluyor ama asıl bizim burdaki başka bir hocada aşırı derecede var. Karışıklıktan iş yoğunluğundan kaynaklanıyor sabahın köründe ben okuldayım anahtarım yok ne zaman gelcen diye telefon alıyorum üstelik bu hocam karşıdan geldiği için ve köprü trafiğine yakalanmamak için erken çıkan servisle 7,30 da okulda oluyor

ferulago dedi ki...

Merve, be de bikmiyorum vallahi. Yorgunluktan, yoğunluktan diyeceğim ama hiç hafiflemiyor ki işler :)

GeCe, sizin durum daha dramatikmiş, ben şükredeyim :)

İkiz Babası dedi ki...

işte ben bu gibi terslikler yaşamamak için okula saat 11 civarında gidiyorum. herkes okulda oluyor o saatte mis gibi. :)

"işimi seviyorum"

ferulago dedi ki...

Seninki gibi iş sevilmez mi hayatım :)

İkiz Babası dedi ki...

yok be, 11 de gittiğime bakma ağır iş gerçekten. 11 de gidiyorum ama ancak 15 civarı çıkabiliyorum okuldan. :(

ferulago dedi ki...

İşte şimdi içim parçalandı :)

Haydins dedi ki...

Ferulago,
Moskovadayken benim etsy dukkani acmam cok zor ,buradan posta gondermem problem cunku :)
Ama ben cok begendim istiyordum diyorsan en sevdigin rengi soyle ben sana gonderirim Nisan'da Tr'ye gelince :)

ferulago dedi ki...

Çok beğendim evet ama olmaz öyle. Sen dükkan açınca alırım ben :) Beklerim Moskova'dan dönüşünü

Haydins dedi ki...

Aa ne demek olmaz, kizarim haa!! Lutfen soyle en sevdigin rengi :) Maliyetli bir sey degil zaten merak etme :)

ferulago dedi ki...

Ya el emeğin? Olmaz :) Çok sağol

Haydins dedi ki...

hih dun nerde kalmistik :)
Ben cok israr etmeyi sevmiyorum canim..El emegim icin bir tesekkur yeterde artar bile bana..Istiyorsan lutfen sevdigin rengi ve posta adresini mailime yaz :)
Sevgiler..

ferulago dedi ki...

Peki o zaman çok teşekkür ederim. :) Kırmızı en sevdiğim renktir ama rengi sana bırakmayı tercih ederim, senin seçimin olsun :)

Haydins dedi ki...

peki o zaman :)