3 Kasım 2008 Pazartesi

Kendimi alamıyorum, mutlaka izliyorum

Dizi yapımcıları kriz nedeniyle maliyeti %30 indirmeye çalışıyormuş. Her hafta, tüm kanallarda onlarca dizi oynuyor. Bir ara sayıları 100'ü aşmıştı galiba. Her diziyi 1.5 saate yayarsan, başroldeki yayık bakışlı kadınlara, adamlara benim hayatım boyunca kazanamayacağım paraları tek bölümde verirsen olacağı buydu tabii ki. Boşuna okudum diye düşünüyorum çoğu zaman ve hala da akıllanmadım. Nedense yabancı dizi yayınlamamak bir meziyet gibi oldu. Oysa eskiden hem yabancılar hem de yerliler olurdu. Dengeyi bulma zamanları çoktan geçti bence ama kendileri bilir tabii.

Benim yerli dizilerden takip ettiğim 2 dizi var. Birisi Avrupa Yakası, diğeri ise Bizim Evin Halleri. İlkinin arasındaki reklamların çokluğuna, öncesinde 1 saati bulan özetinin verilmesine dayanamıyorum, zaten çoğunlukla da bilmem kaçıncı reklamdan soran uyuyakalıyorum. Ama yine de en seyredilebilir dizi olduğunu söyleyebilirim. Galiba en iyisi kaydedip sonra reklamları geçerek seyretmek. 2. ise Trt-1 zamanından beri denk geldikçe seyretmeye çalıştığım bir dizi. Bu aralar feci halde içim bayıldı yalnız. O nasıl senaryo öyle, her gün olmasına rağmen haftada bir seyretmek bile yetiyor. Ankara dizisi olduğu için bırakamıyorum, başka da bir nedeni yok.

Onun haricinde gözde tv kanalım cnbc-e. Dizileri çok güzel ve en güzel olan şey de en uzununun 1 saat sürmesi. 1-2 reklam arası var, konu hızla ilerliyor, içini baymıyor insanın. Hepsinin de başlangıç-bitiş saati belli.

Bu sezon yeni başlayan dizilerden birinden kendimi alamıyorum. Aslında bir gençlik dizisi (bizdeki gençlik böyle değil herhalde) ama nedense bayılıyorum. Gossip Girl bahsettiğim dizi. Hatta internette dizi gösteren bir sitede tüm 1. sezon ve 2. sezonun da bir kısmı var, seyretmemek için kendimi zor tutuyorum. Bilmiyorum benim gibiler var mı? Yaşları benim yarım olan çocukların lise macerasını izliyorum resmen. Haydi daha önce Dawson's Creek'i seyrederdim (çemçük ağızlı Katie'ye o zamandan sinir olurdum) ama hem o zamanlar daha gençtim hem de benim yaşlarda seyreden bir sürü adam da vardı. Bu sefer ise galiba çevremde bayıla bayıla seyreden bir ben varım. Neyse. Bu dizide eski bir dostla karşılaştım. Hayat ağacı'ndan Sam Whitmore yani Kelly Rutherford. O diziye bayılırdım. Sam ve Kyle Masters ikilisini özellikle çok severdim. O zamanki asi, dalgalı uzun sarı saçlı, hafif yuvarlak suratlı ama ince fizikli Sam Gossip Girl'de iki çocuklu bir anneyi canlandırıyor. Hala çok güzel ve kesinlikle daha zarif. Acaba yarınki bölümün başına biraz baksam mı? Ama hayır bakmamalıyım, bırakamam yoksa, tüm sezonu izleyiveririm sabaha kadar oturup :)

2 yorum:

serrose dedi ki...

ben o malum siteden takip ediyorum.Henuz japonyaya gelmedi.Ben bu kadini tanimiyordum ama cok begeniyorum

ferulago dedi ki...

O site tam bir hastalık ve izlediğim tüm diziler var neredeyse. Heroes, Battlestar Galactica veya Prison Break'i izlememek için zor tutuyorum kendimi :)