10 Ağustos 2010 Salı

16 günüm nasıl geçti

Sayılı gün çabuk geçer derler, ben de başladığı zaman önümde sayısız günün olduğu, bitmeyecek gibi gelen 16 günlük tatilimin sonuna geldim bugün. İstediğim pek çok şeyi yaptım, pek çoğunu da yapamadım. Güvercin peşinde koştum, şişen ayaklarıma bakıp hem güldüm hem sinirlendim, bol bol dinlendim, bol bol terledim, kendime ve kocama yağsız tuzsuz yemekler yaptım, büyüyen karnımı okşadım, bebeklerimle konuştum, arada kocamdan gizli ütü yaptım, prensesler gibi salındım. Yarın dönüyorum. Fakültede yapmam gereken işler var, onları tamamlayıp gönül rahatlığıyla doğum öncesi iznime ayrılmayı planlıyorum. Tek gebeliklerde doğum öncesi 8 hafta olan izin çoğul gebeliklerde 10 hafta oluyormuş, ben de ikizlerimin olacağını öğrendikten birkaç ay sonra öğrendim bunu. Aslında dileğim bu izni mümkü olduğunca az kullanıp doğum sonrasına aktarmak ama son aylarda iyice şişeceğim anlaşılan, galiba evimde dinlenmek hem benim hem de bebeklerim için daha iyi olacak. Neyse.

Bu tatil boyunca her türlü sinemaya gitme girişimim kocam tarafından ustalıkla bertaraf edildi. "Bu sıcakta klimalı salonlarda oturup film seyretmek yapılacak en güzel şey" tezim maalesef etkili olmadı. Sıfıra sıfır, elde var sıfır, tek bir sinema filmi izlemeden dönüyorum geri. Belki haftasonu daha şanslı olurum.

Ben de bu arada evimin sessizliğinin tadını çıkardım. Üst kat komşularımız çocuklarını her yaz yazlığa yolladıkları için yukarıdan gelen 3 çocuk gürültüsü zaten olmuyordu, ama yandakiler bizi canımızdan bezdirmişti, daha önce okuyanlar hatırlar. Ne mutlu bize ki yıllardır boş olan alt katlarına bir aile taşındı ve herhalde biraz da şikayet ettiler ki artık yandan gelen tek bir ses bile yok. Zaman zaman çocuklarının koşturması, bağırtısı oluyor ama gecenin 2'sinde babanın böğüre böğüre çocuk şarkıları söylemesinden, anne ve babanın çocukla bağıra çağıra konuşmalarından kurtulduk.

Bu seferki tatilim tam tatil gibi oldu anlayacağınız. Bir de üstüne üstlük çok sevdiğimiz iki arkadaşımızla Kentpark'a kahvaltıya gittik bir sabah. Kentpark Eskişehir otogarının karşısında 1-2 yıl önce yapılan büyük bir park. Haberlerde falan mutlaka görmüşsünüzdür, içinde plaj olan park diye geçer adı. Ankara'daki neredeyse tüm tanıdıklarımın gidip gördüğü parkı nihayet part-time Eskişehirli olarak ben de görmüş bulunuyorum. Güzel bir kahvaltı sonrasında (sohbet, arkadaşlarlar birlikte olmak güzeldi ama maalesef tabaktakilerin neredeyse yarıdan fazlası bana yasaktı) parkı gezdik. Çok övülen plajı, midilli ve atların bulunduğu maneji, şehir içine kadar giden gondol sefasının gondolunu, hepsini gördüm. Plajda denize girenleri görünce içim gitti. Hamile olmasaydım kesin kocamın başının etini yer ben de girerdim suya.

İşte 16 günüm böyle geçti. Bakalım Kentpark'ı siz de benim kadar beğenecek misiniz?

Hiç yorum yok: