Bu sabah ne kadar da neşeliydim, içim içime sığmıyordu, fakülteye girer girmez aklımdakileri yazacak, paylaşacaktım ama olmadı. Ben yine de sabahki halime geri dönmeye çalışayım.
Sabah 8'de kalkan otobüsüme binmek için evden biraz daha geç çıktım. İlk durak olunca herkes oturabilmek için erkenden gelip sıraya girmeye çalışır. 5 dakika bile hayati öneme sahiptir, yan koltuklara düşme ya da ayakta kalma ihtimalinizi %50 artırır. İşte ben o 5 dakika eşiğini maalesef geçirmiştim, tüh, bir sürü de yüküm var derken bir de baktım ki durakta sadece 7 kişi var. Dün o 5 dakikada yığılan insanlar bu sabah gelmemiş. Haydi onlar da geç kaldı dedim önce ama durak dünkü ve önceki günlerdekiler gibi kalabalık değildi. İşin ilginç yanı diğer duraklarda da adamakıllı dolmadı, hatta yolcu olmadığı için bazı duraklarda durmadı bile. "Vay canına dedim, galiba bugün güzel bir gün olacak". Elimde kitabım, kulağımda kulaklıklar, içimi açacak fıkır fıkır şarkıları dinleye dinleye ilerledik. Yollarda bayağı ferahtı, otobüs dünküne göre 20 dakika erken varabildi. İçim fıkır fıkır, güzel bir gün olacağı fikrim baki, fakülteye girdim. İşte 20 dakika sonra o telefon geldi. Yapılacak bir sempozyumla ilgili bir iş vardı. Asıl yapması gereken 2 arkadaş sağolsunlar izin almışlar. Kendilerine ulaşmaya çalışıp haber bırakmıştık, bu sabah izin alacakları tutmuş. Ne tesadüf. İş tabii ki bana ve oda arkadaşıma kaldı (Sen eşek olursan semer vuran çok olur. Aldığı işi yarım bırakan ya da savsaklayan tipler değiliz ki, tabii ki her angaryayı bize yüklüyorlar). Sonuç olarak bugün 5.5-6 saatimi o işe harcadım, abartmıyorum. Güzel başlayan günüm içimin kararmasıyla sonlandı. Oysa neler neler yapacaktım, kafamda planladığım bir sürü işim vardı. Hepsi kaldı. Pazartesi bir göreyim o ikisini paralayacağım.
İşte bir günü de böyle yedik. Pazartesi finaller başlıyor. Sonra da yaz okulu açılıyormuş, bağıra çağıra ufka doğru koşmak istiyorum.
Neyse, dün sabaha karşı bir rüya gördüm. Bir sınava giriyordum, herhalde KPDS veya ÜDS çünkü okuldan asistanlar, öğrenciler falan var. Oturacağım yeri arıyorum ama bulamıyorum. Görevliye sormaya da utanıyorum çünkü ben görev alıyorum o sınavlarda, oturacak yerimi nasıl bulamam. En sonunda görevli arkadaş geliyor ama o da bulamıyor. Sınıf doğru ancak oturacağım yer yazmıyor. 1-2 öğrenci geliyor yanıma, "hocam, bizde de aynısı oldu, posta kodu bildirilmemiş o yüzden bizim yerimiz yazılmamış" diyorlar. Ne alakaysa. Sorun çözülsün diye beklerken sınav başlıyor. 45 dakika geçiyor biz hala aynı durumdayız. Yok mu ÖSYM temsilcisi diyorum bu ne saçmalık, bize ek süre mi verecekler? Kocam da dışarıda beni bekliyor, arayamam ki böyle böyle oldu diye, boşa bekliyor derken uyandım. Salak bir rüyaydı. Galiba yarınki AÖF sınavı için bir uyarıydı bana, görev kağıtlarımı yanıma almamı hatırlatıyordu. Angarya işten sonra az kalsın unutuyordum zaten, rüyam biraz değişiklikle birlikte gerçek olacaktı :) Sonuç olarak yarın ve Pazar günü sınavdayım, Ankara'da kalıyorum. Kocam da Eskişehir'de görevli olduğu için gelemeyecek ve biz kutlu yaşgünü haftamızı kutlamaya bir önceki haftasonundan başlayamayacağız. :(
2 yorum:
sabah planladığım şekilde gitmemesine çok alıştım bende illaki bir angarya çıkıyor
GeCe, acaba tam tersini planlasak sonuçta istediğimiz gibi gider mi?
Yorum Gönder