13 Mayıs 2009 Çarşamba

Kısa kısa

Bu sabah yine diyetisyen randevum vardı ama kilo vermiş olduğuma dair hiç ümidim yoktu. Çünkü geçen hafta ne adam gibi su içebildim ne de diyetime tam olarak uyabildim. Sınav dönemi olunca ve cumartesi-pazar da sınava gidince yemek saatlerim biraz oynadı. Kocamın gelişi, ağbimle buluşulması ve birşeyler yenmesi neticesinde 1-2 akşam yemeğimde de standart dışına çıkmak zorunda kaldım. Yaptığım yegane olumlu şey bol bol yürümek idi.

Tahminim doğru çıktı, 1 gram bile verememiş olduğumu gördük. Ben karalar bağlarken yağ-kas ölçümlerim çıktı ve rahat bir nefes alabildim. 700 g yağ kaybetmişim, 400 g kas ve 300 g su kazanmışım. Suyun ödemden dolayı olduğunu düşünüyoruz gerçi, o kadar su içmeye (daha doğrusu içmemeye) böyle bir artış olamaz. Haftaya tartıya yansır yağ kaybı endişe etmeyin dedi Banu Hanım. Çok sevindi, o sevinince ben de sevindim. Haftaya diyetime sadık kalıp su içersem yaparım bu işi ben.

Yarın Eczacılık Bayramı. Bu yılki törenler bizim Fakültede kutlanacak. Haftalar önce hazırlık toplantılarının ilkinde sunucunun ben olacağımı öğrenmiş hemen akabinde hocamla görüşüp bana bu görevi vermemelerini istemiştim. "4 aylık hamile olacağım, 2-2.5 saat ayağa dikmeyin beni hocam, hem giyecek birşey de bulamam" demiştim. Neyse.

Dün heyecanla Eurovision yarı finalini seyrettim. Hadise'nin sesini pek duyamadım maalesef. Özellikle nakarat kısımlarını tamamen vokalistlere bırakmıştı. Ya hastalığı atamamıştı, ya da sesini zorlamak istemiyordu, karar veremedim (Umarım canlı performansı her zaman böyle değildir). Ama final için umutluyum özellikle de yarışan bir sürü dandik şarkıyı dinledikten sonra. İnsan utanır da yollamaz bazı şarkıları, pes derken 2-3 tanesi bir de finale kaldı, katmerli pes. Siyasi oyunlar, al gülüm ver gülümler olmazsa iyi bir sırada bitiririz (bunlar olmasaydı geçen sene de birinci olmamız gerekirdi ya neyse).

Akşamüstü eve gelirken yanımdan bir seyyar satıcı geçti. Arabasında bir sürü güveç taşıyordu ama işin ilginç yanı arabanın üstüne bir paket çekirdek koymuş, mutluluk içinde çitleye çitleye itiyordu arabasını. Baktığımı görünce çekirdek çitlemeye hiç ara vermeden "güveç lazım mı abla" diye sordu. Adamın mutluluğu benim de yüzümü güldürdü nedense.

Karşı kaldırıma geçince yere yatmış pür dikkat önüne bakan bir kedi gördüm. "Neye bakıyorsun böyle" diye sorunca başını kaldırıp kısa bir süre baktı, sonra tekrar önüne indirdi kafasını. Önünde kocaman bir böcek, belki de uçamayan bir kara sinek vardı ve kedi ona bakıyordu. Sanki dünyanın sonu o böceği izlemesine bağlıymış, kıpırdarsa herşey yerle bir olacakmış gibi. Kediye de bayıldım.

Sabahın köründe uyandım, çok yoruldum, sınav kağıdı okumaktan gözlerim pörtledi ama yine akşam eve geldiğimde çok mutluydum. Lütfen yarın ve sonraki günler de hep böyle olsun.

4 yorum:

GeCe dedi ki...

ne güzel küçük mutlulukları keşke hepimiz yaşayabilsek kolay gelsin kağıtlarla çok zor valla

ferulago dedi ki...

GeCe, 2 vize olunca bitmiyor bir türlü :( bitince de finaller başlıyor zaten

lori dedi ki...

oyyyyy ne guzel..
"en guzel hayat, en basit hayattir" derim.. bu lafimda hepp israr ederim.. en buyuk mutluluklar minnacik ayrintilarda gizlidir..
citle cekirdeeni.. seyret kedicikleri..bol bol su ic.. inan hayat coook guzel be Ferulago..
Eczacilik bayramini kutluyorumm!
mucxxxxx

ferulago dedi ki...

loricim, sağol varol :)