17 Eylül 2009 Perşembe

Akılsız başın cezasını sadece ayaklar mı çeker?

Birkaç günden beri feci halde yoğunum, sürekli sağa sola koşturuyorum. Mecazi anlamda değil bahsettiğim koşuşturma, gerçekten bir aşağıya bir yukarıya, bir oraya bir buraya koşturuyorum. Dün mesela başımın ağrısı bir az hafifleyince bacaklarımın, ayaklarımın da feci halde ağrıdığını farkettim. Günlerdir feci halde yorgunum ve bu yorgunluğun ve yoğunluğun bitmeyeceğini bilmek sinirimi bozuyor.

Günlerdir bir projenin hesaplarıyla uğraşıyoruz. Firmalarla görüş, alım yap, fatura iste, koş faksı al, yazı hazırla hocaya götür, hocayı bulama okulda dört dön, BAP'a git, tam bitti derken eksik-hatalı evrak olduğunu öğren, okula geri koş, tekrar hocayı ara, hocayı bekle, aşağıya saymanlığa in, yukarı odaya çık, fotokopiye git derken bayılıyorum günlerdir. Dün akşam yine yetişmeyince işler baş ağrım iyice arttı. Eve girince bir de üşüme gelince hah dedim, tam da bayram öncesi hastalanıyorum, ne güzel. Neyse, dünü atlattım bir şekilde, geldik bugüne.

Sabah erkenden başladı koşuşturmam. Haa, bu arada dün bir yandan da başkalarının işlerine de yardım ettim o ayrı. Neyse, bugün işleri öğlene kadar tamamlabilirsem eve erken giderim dinlenirim biraz diye hayaller kurarken acı gerçekle karşılaştım. Maalesef işler yine yetişmedi. Bir sürü aksaklık oldu yine ama asıl tüy diken şey kargoya gittiğimde sistemlerinin bozuk olmasıydı 45 dakika kadar kargo yollayıp faturaya almaya çalıştım. Yine hocayı bekledim, yine olmadı, olamadı derken 17:30 gibi dışarı attım kendimi. Akşam yemeği için ufak bir alışveriş yapayım derken 40 dakikada bir geçen otobüsüm ben daha durağa gelemeden geçti gitti. Ben de alternatif bir yol çizerek kendime metro+ankaray+otobüs üçlüsüyle daha kısa sürede eve gideyim dedim. 3. aşamadaki otobüse binmeyi beklerken anahtarlarımı fakültede unuttuğumu farkettim. Saat 18:23'tü ve muhtemelen okuldaki herkes çıkmıştı. Bir umutla oda arkadaşımı aradım ve şansıma çıkmadığını görünce çok sevindim. Eve gidip dinleneyim diye heveslenirken tekrar okula döndüm. Anahtarıma kavuştuktan sonra yine aynı yerden geçerken otobüsüm yine önümden geçti gitti, ben de Kızılay üzerinden gelmek zorunda kaldım. Sonuç olarak 17:30'da yola çıktım ve eve geldiğimde saat 19:50 idi ve ben İstanbul'da değil Ankara'da yaşıyordum. Ayaklarımın ve başımın nasıl ağrıdığını anlatamam size. Akılsız başın cezasını sadece ayaklar çekmiyormuş, bunu öğrendim.

2 yorum:

nora dedi ki...

Ayy üff ne sinir bi günmüş :S

Gerçi biz burda her gün o kadar saat yollarda sürünüyoruz ama sonuçta bi bunu bilerek sürünmek var, bi de 15dk sonra evimde olucam deyip bi türlü eve kavuşamamak var :D

not: bu arada daha bugün 16.30 gibi çıktık bi karşıya gidelim dedik, köprüyü geçtiğimizde saat 19.00 idi :D Ha o saatte arabayla karşıya geçme fikri bizim salaklığımızdı o ayrı :D

ferulago dedi ki...

nora, İstanbul'da yaşayıp her gün 1.5-2 saat yolda olanlara acırdım hep, ama dediğin gibi evde olacağım derken olamamak da kötü :( Bakalım bugünüm nasıl geçecek