23 Eylül 2009 Çarşamba

Ne olacak bu blogların hali ve ne olacak benim halim?

Ne zamandır sorun var, neden hala çözülmüyor, benden mi kaynaklanıyor bilemiyorum. Aslında pek çok kişi sorun yaşadığı için herhalde benden kaynaklanmıyordur ama yine de merak ediyorum işte. Boş vakit bulduğumda blogger çalışmıyor, 2 kelam edeceğim yazamıyorum, sinirden kuduruyorum.

Neyse. Bir bayram daha geçti. Bütün bayram boyunca sabah kalktığımda kapalı hava görmeye alışınca bu sabah karşılaştığım güneşli gün şaşırttı beni. Tam herhalde düzeliyor derken yine kapadı, sonra yine açtı, hava da sinir etti beni. Şimdi de üşüyorum. Evler iyice soğumaya başladı. Gerçi Eskişehir'de evimdeyken üşümüyorum. Acaba yalnızlık daha mı fazla üşütüyor insanı?

Neyse. Kutulara bakıyordum az önce uyur uyanık. Ghost Whisperer'ı seyredip haftalık klasik ağlamamı gerçekleştirdikten sonra başka seyredecek birşey bulamadım, bakayım dedim. Belki birisi 500.000'ini alır bugün. Bana ne gerçi, sanki bana para verecekler. Arada yeni yarışmanın reklamını verdiler. "Yetenek Sizsiniz Türkiye". Her türlü yeteneği, yaş grubunu kabul ediyorlarmış. Düşündüm de, başvurayım desem başvuracak bir yeteneğim yok. Müzik kulağım vardır ama sesim pek iyi değildir. Dans etmeyi severim ama sahnelere çıkabilecek bir dansçı değilim, müzik aleti çalayım desem ilkokulda mandolin, ortaokulda flüt çalardım (flütten nefret ederdim), ağbim yıllar önce gitar çalmayı öğretmeye çalıştığında sol elimdeki tırnakların kısa olması gerektiğini yoksa notalara basamayacağımı söylediğinde kavga çıkardığım için sadece Portofino'yu çalmayı öğrenebilmiştim, onu da unuttum gitti. El işi, örgü desen çok fazla birşey çıkmaz. Eee? Ne kaldı? Dile karşı ilgim ve yeteneğim var diye sahnede bilgisayar başına geçip İngilizce-Türkçe çeviri yapacak değilim herhalde. Zaten yapayım desem de herhalde güler geçerler.

Sonuç olarak bu yarışma benim için "Yeteneksizsiniz" Türkiye şekline dönüştü. Düşünüyorum da acı birşey aslında. Kendime en kısa sürede bir yetenek bulmalıyım.

Hiç yorum yok: